Bakan Tunç'tan Narin açıklaması
Kazakistan'ın başkenti Astana Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Adalet Bakanları Toplantısı'na ev sahipliği yaptı. Toplantıya Türkiye'yi temsilen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç katıldı. Bakan Tunç, basın mensuplarına açıklama yaparak, 5 ülkenin adalet bakanlarıyla bir araya gelerek adli işbirliğine yönelik mutabakat zaptına imza atıldığını ifade etti. Türki cumhuriyetlere mensup Adalet Bakanları ile sürekli işbirliği halinde olduklarını kaydeden Bakan Tunç, " Adli işbirliğimiz güçlü bir şekilde devam ediyor. Onlar zamn zaman ülkemizi ziyaret ediyorlar biz bugün buradayız. Her ülke ikili ilişkiler noktasında da güçlü temasımız var. önceki yıllarda da yargı alanında TDT Adalet Bakanları olarak önemli çalışmalara imza atıldı" dedi.
Bakan Tunç, yargının etkinliğini arttırmak, ülkelerde daha adil bir sistemi tesis etmek için tecrübe paylaşımı gerçekleştirmeye devam edeceklerini kaydetti.
"Narin kızımızın bedenine canlı ulaşmak için çok çaba gösterdik"
Cansız bedenine ulaşılan Narin'in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmaya ilişkin son gelişmelere değinen Bakan Tunç, "Hepimizi derinden yaraladı. Narin kızımızın bedenine canlı ulaşmak için çok çaba gösterdik ama maalesef dün cansız bedenine ulaşıldı. Milletçe çok üzüldük. 21 Ağustos'ta Narin kızımız Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde Tavşantepe mahallesinde kayboldu. En son kamera görüntüsünden sonra kendisinden haber alınamadı. Endişeli bir şekilde arama çalışmaları başladı" dedi.
Geniş çaplı bir aram başlatıldığını hatırlatan Bakan Tunç, "Bu süreç içerisinde devletimizin tüm imkanları ile arama çalışmaları gerçekleştirilirken diğer yandan da adli soruşturma hızlı bir şekilde başlatıldı. Adli soruşturma kapsamında ifadeler alındı. Özellikle köye giriş çıkış yapanlar, tüm yol kontrolleri, kameralar tüm bunlar tespit edilerek. Köylüler de sahil olmak üzere 276 kişinin ifadesine başvuruldu, bu 19 günlük süre içerisinde. Bu ifadelerden yola çıkılarak ve elde edilen bulgular ışığında Adli Tıp Kurumumuzun çalışmaları oldu. Abisi ile ilgili DNA çalışması yapıldı Narin'le ilgili olmadığı görüldü. Sonrasında amcasının aracında Narin'in DNA'sıyla amcasının şoför koltuğundaki DNA'sının uyumlu olduğu tespit edildi. Burada da bir gözaltı ve tutuklama gerçekleştirildi" İfadelerini kullandı.
"Köyden bir kişi daha tespit edilerek ifadesi alınıyor"
Bakan Tunç açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
"Narin'in cansız bedeni köye 1.5 km uzaklıkta derenin sığ bir kısmında tespit edildi. hemen Cumhuriyet Savcımıza haber verildi. Cumhuriyet Savcısının eşliğinde Narin'in cansız bedeni çuval içinde bulundu. Çok üzüldük. Keşke canlı olarak bulunabilseydi. Hunharca katledildiğini gördük. Bizi derinden yaraladı ülke olarak. Hemen otopsi işlemlerine başlanmak gerekiyordu. Otopsi işlemlerinde doku örnekleri alındı. Bir kısmı Diyarbakır Adlı Tıp Grup Başkanlığımızda incelemesi mümkün. Kimyasal, biyolojik ve patolojik incelemeler gerekiyor. Bir kısmı da daha ileri inceleme gerektiren hususlar var. onlar da İstanbul Adli Tıp Kurum Başkanlığı'na gönderildi. O incelemeler neticesinde bir rapor ortaya çıkacak ve o rapor ışığında soruşturmanın seyri devam edecek. Otopsi ve DNA incelemeleri devam ederken dün gece soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarımızın sayısını da arttırdık. Köyde şüpheli olarak 23 kişi daha gözaltına alındı. Bunların ifade işlemleri devam ediyor. Gece saatlerinde elde edilen bulgular sayesinde köyden bir kişi daha tespit edilerek ifadesi alınıyor. Tüm detayları ile soruşturma yapılıyor. Narin evladımızın hunharca, canice katledilmesine sebep olanlar, katledenler kimler bulunacak. Adalet bunlardan hesap soracak. Bunlar en ağır cezası alacak. Elde edilen bulgular var, çapraz sorgular devam ediyor. Mutlaka bir sonuca ulaşılacak Adalet Bakanı olarak soruşturmayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcımızla görüşecek çalışmalarımız yakından takip ettik"
"Çocuklarımızı korumamız gerekiyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da soruşturmayı yakından takip ettiğini bildiren Bakan Tunç, "Bu tür elim olayların, bu tür suçların bu ülkede işlenmemesi için millet olarak gayret göstermemiz lazım. Çocuklarımızı korumamız gerekiyor, çocuklarımız çevresindeki tehlikelere karşı en korumasız kişiler. Onları koruması konusunda görev ailenin, onlar yetişemiyorsa ebetteki devletin. Bu anlamda çocuk istismarının önlenmesi, çocuklar cinsel istismarın önlenmesi için her türlü tedbirleri almaya devam edeceğiz. Narin kızımızla alakalı da devam eden gizli bir soruşturma. Ama tüm bu soruşturmanın neticesinde tüm deliller ortaya çıktığında ve suçlular tespit edildiğinde en ağır ceza ile gerekli çarptırılacak. Bir nebze de olsa kamuoyunun ferahlatılması gerekiyor. Millet olarak üzüldük. 8 yaşındaki bir kızın bu şekilde canice bir katliama maruz kalması ve hayatını kaybetmesi bizleri derinden yaraladı. İze düzen ona bu muameleye yapanları bulmak, yargı önüne çıkarmak. Tarafsız ve bağımsız yargımız tarafından da cezayı sorumlulara vermek. Bir kez daha Narin kızımıza Allah'tan rahmet diliyorum" açıklamasını yaptı.
"İsrail devleti soykırım yapan bir devlet olarak tarihe geçti"
İsrail'in Batı Şeria'da öldürdüğü Ayşenur Ezgi Eygi'yi öldürmesine ilişkin Türkiye'nin hukuki bir adım atıp atmayacağına yönelik soruyu şu şekilde yanıtladı:
"Filistin'de 7 Ekim'den bu yana katliam devam ediyor. Soykırım suçu işlemiyor. 40 binden fazla Filistinli şehit edildi. bunun yüzde 80'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. BM Soykırım Sözleşmesinin tüm unsurları gerçekleştirmiş durumda. İsrail devleti soykırım yapan bir devlet olarak tarihe geçti. Burada tüm deliller ortada. Burada hukuki süreç anlamında Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) başlattığı bir soruşturma var ama bir türü davaya dönüşmedi. UCM Başsavcısının, başta Netanyahu olmak üzere soykırımcılarla ilgili tutuklamaya yönelik yakalama talebi var. ama maalesef bu yakalama kararı da icra edilemiyor. Uluslararası hukuk, uluslararası sistem bu konuda yetersiz. Sistemin kurgulanması, insanlığın sorunlarına çare olacak şekilde kurgulanmamış. Uluslararası Adalet Divanı'nda da İsrail devleti soykırım nedeniyle yargılanıyor. Bir UCM'de devam eden soruşturma var, buraya bizim STK'larımız, barolarımız Türkiye'nin gayretleriyle elde ettiği deliller UCM savcısına da verildi. Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika başlattı ama ilk duruşmadan itibaren beyanlarımı verdik. Geçtiğimiz ay Türkiye olarak davaya katılma talebinde bulunduk. Uluslararası Adalet Divanı'nın da soykırımın önlenmesi, ateşkesin sağlanması, insani yardımların engellenmesiyle ilgili almış olduğu tedbir kararları var. Uluslararası Adalet Divanı'nın almış oluğu bu tedbir kararları da maalesef İsrail tarafından uygulanmadı. Uygulanması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin önüne getirilen bu kararlar maalesef Güvenlik Konseyi tarafından icra edilmesi konusunda karar olmadı. BM Güvenlik Konseyi'nin ateşkes ile ilgili bir kararı var ama maalesef İsrail buna uymadı. İsrail zaten bir asırdan bu yana uluslararası hukukun tüm kurallarını ihlal eden, uluslararası sözleşmelere, uluslararası kuruluşların kararına uymayan bir devlet. Ona artık devlet demek de mümkün değil. En son Ayşenur kızımızın şehit edilmesi insan hakları aktivisti hem ABD hem Türk vatandaşı. Onun orada şehit edilmesi bizi sarstı. Onun haklarını elbette takip edeceğiz. Bizim vatandaşımız. Vatandaşımız olması ayrı soykırım yapan teröristlerce katledilesi de var. Türkiye olarak onun da takipçisi olacağız. Hem UCM nezdinde hem de Uluslararası Adalet Divanı nezdinde de kendi gerçekleştireceğimiz hukuki çalışmalarla da hakkını sonuna kadar savunacağız"
Kaynak:İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.