Erincik, Ağrı Belediyesi yönetimine sert çıktı
Genel-İş Sendikası Ağrı Şube Başkanı Ersin Erincik, Ağrı Belediyesi ile yürütülen toplu iş sözleşmesi ve yaşanan sıkıntılara ilişkin basın açıklaması yaptı
Ağrı Belediyesi yönetiminin işçilere mobing uygulayarak sendikalarından istifaya zorlandığını dile getiren Erincik, işçilerin yaklaşık 3 yıldır belediye yönetimi ile ciddi sıkıntılar yaşadığını ve Belediyeden işçi ücretlerine yönelik yapılan zam açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını iddia etti.
Belediye yönetiminin doğrudan sendikal faaliyetlere müdahale ederek suç işlediğini kaydeden Erincik yaptığı açıklamasında: “Hepinizin bildiği gibi Ağrı Belediyesi ile yaklaşık 3 yıldır ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bizler sendikacıyız, ilkeli sendikacılık yapıyoruz. Yaklaşık 20 yıla yakın süredir Ağrı Belediyesi ve ilçelerde belediyelerde örgütlü bir sendikayız. Biz 6356 sayılı sendikalar kanununa göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında yetki alarak belediye yönetimleriyle toplu sözleşmeler yapmaktayız. Ağrı Belediyesi’nde Çalışma Bakanlığı’nın vermiş olduğu yetkiye dayanarak toplu iş sözleşmesi çalışmalarına başladık. O süreçte KHK’yle belediye şirketine aktarılan işçi arkadaşlarımızın toplu iş sözleşmelerine oturduk. 60 günlük müzakere sürecimizde pazarlığımızı yaptık, bitirdik ve masaya oturduk. Ancak taslaklar bittiğinde ve imza sürecine geldiğimizde masadan kaçtılar. Şimdi hem masadan kaçtılar, hem de belediye yönetimi şov yaparak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çağrıda bulunarak ‘İmamoğlu bizi örnek alsın, biz Ağrı Belediyesi olarak şirket çalışanlarımıza toplu iş sözleşmesi yaptık. Yüzde 30’lara varan bir zam verdik.’ Dediler. Ama ortada ne sözleşme var, ne zam var. Hukuken 60 gün müzakere sürecimiz dolduğu için biz de haklı olarak basına çağrıda bulunduk. Ağrı Belediyesi yönetimi işçinin huzurunda basının önünde vermiş olduğu söze sahip çıksın. Orada ipler koptu ve prosedür gereği grev oylaması yapıldı ve greve hayır çıktı ve toplu iş sözleşmemiz yüksek hakemler kuruluna gitti. Böyle tatmin edici bir zam gelmedi. Sonrasında ‘vay sen misin bizimle toplu iş sözleşmesine oturmuyorsun, bizim verdiğimiz zammı kabul etmiyorsun.’ dediler. Şirket çalışanlarına baskı ve mobing uygulayarak ya Genel İş Sendikasından ‘ya istifa edersiniz ya hepinizi bir bir ihraç ederiz ‘ dediler. Tabii ihraç süreçleri vardı. Bazı işçi arkadaşlarımız Genel İş Sendikasına üye olduğu için haksız şekilde ihraç edildi. Bir kısmı da ihraç kaygılarından dolayı o dönemin Belediye Başkanı’nın baskı ve mobinglerinden dolayı gözü yaşlı bir şekilde sendikamızdan ayrıldılar. Biz orada toplu iş sözleşme yetkisine de itiraz etmedik. Hatırlarsanız kendi partisinin merkez ilçe kongresinde bir konuşması vardı Belediye Başkanı’nın, ‘İşte Hak-İş’i ben getirdim. Türk-İş’i ben getirdim.’ Diye. Bu söylem zaten başlı başına anayasal suçtur. Çünkü sendikal hak anayasal bir haktır. Sendikalara işverenler müdahale ettiği zaman örnekleri vardır, bir çok işveren hapis cezası almıştır. Hak-İş’i, Türk-İş’i ben getirdim söylemiyle biz mahkemeye gitseydik yetki bize çıkacaktı. Ancak bizim mahkemeye vermememizin sebebi işçi arkadaşlarımızın mağdur olmamasıydı. İş arkadaşlarımız ısrar ettiler, sözleşmemiz mahkemelik olmasın diye. Mahkemeler de bu ülkede çok zaman alıyor. Bundan dolayı arkadaşlarımızın mağdur olmaması için yetkiye itiraz etmedik ve yetkiyi rakip sendikaya verdik. ‘Hadi oturun toplu iş sözleşmesini yapın.’ Diye. Şimdi işçiler bizi arıyor. 6 aya yakındır adı toplu iş sözleşmesi. Hiçbir işçi hakkını hukukunu bilmiyor. Toplu iş sözleşme taslağını normalde sendika tarafından kitapçık haline getirilip işçiye dağıtılır. Ama temsilciler, şube yöneticileri, onlar bile taslağı göremiyorlar. İşveren vermiyor çünkü. Belki de yapmamıştır. Yetkiyi belki de düşürmüşlerdir ama bir arkadaşın maaş bordrosuna baktım şirket çalışanlarının sadece 570 TL yakacak adı altında bir iyileştirme yapmışlar. 150 TL yemek ve 50 TL çocuk yardımı yapmışlar o kadar. Toplamda 750- 800 TL zam vermişler. Ücretlerine zam yok, çıplak yevmiye, iş güvencesinden yoksun, iş güvencesi denilen bir kavram yok. Yani şu anda şirket çalışanı ciddi bir mağduriyet içerisinde. Ama yine de kapımızı çalıyorlar, kimse rakip sendikayı tanımıyor ama yine bizim sendikamızı kullanıyorlar. Bizi esas alıyorlar.” Dedi.
‘Belediye yönetimi mafyavari bir şekilde işçileri tehdit ediyor’
Önümüzdeki dönem toplu iş görüşmelerinde yetkili sendika olabilmek için gerekli sürekli işçi çoğunluğunun kendi sendikalarında olduğunu belirten Erincik, devamında: “Şimdi kaç gündür sürekli işçi arkadaşlarımız yani kadrolu arkadaşlarımızın toplu iş sözleşme süreci için örgütlememiz lazım. Bu ay sonunda çoğunluk kimdeyse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kayıtlara bakıp yetkiyi o sendikaya verecek. Şu anda arkadaşlarımızın çoğunluğu bizdedir fakat gece mafyavari bir şekilde çağırılıp ‘Gel sen ya sendikaya ya da kapı dışarısına’ diyorlar. Ben de sözü fazla uzatmayayım. Dün akşam arkadaşlar beni aradılar belirli bir numaradan Arif Melekoğlu adında bir memur aracılığıyla arkadaşlarımıza aratıyorlar. ‘Genel-İş sendikasından istifa etmezseniz belediye yeniden yapılandırmaya gidecektir. İş akitlerinizi askıya alacağız.’ Aslında iş yasasında askı denilen bir kavram yoktur. Askı, fesih demektir. ‘İşten atacağız sizi’ anlamına geliyor. Bu mobing ve baskılarla bir çok arkadaşımız sendikamızdan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Biz tekrar gidip ikna edip getiriyoruz. Onlar tekrar geri döndürüyorlar. Şimdi, bizden rahatsız olan bir işçi bir ay içerisinde 2 sefer bizim sendikamıza üye olabilir mi? Bir sendika ilke ve politikalarını anlatır. Şunu da anlamıyorum, bir belediye yönetimi ateşli bir şekilde bir sendikanın örgütlenmesini, çalışmasını hangi çıkar ve menfaatler doğrultusunda yürütür? Bu ne demektir? Bunu da anlamış değiliz. Yani sınıf mücadelesinde sendika rekabeti olur. 3 iş kolumuzda 3 sendika vardır. 3 konfederasyon. Bizim konfederasyonumuza bağlı Genel-İş Sendikası var. Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş var. Türk-İş’e bağlı Belediye-İş var. Buradan o konfederasyonlara ve meslektaşlarıma da seslenişte bulunuyorum. Gelin, birlikte iş yerlerine gidelim, derdimizi anlatalım. Toplu-İş sözleşmelerimizi anlatalım. Mücadele tarihimizde varsa ilkelerimizi anlatalım. İşçi hangi sendikayı tercih ederse saygı duymak zorundayız. Bu da demokrasinin gereğidir ama sendika ve rakip yok karşımızda. Belediye yönetimiyle sendikal rekabet yapıyoruz. Yani bir çok birim müdürüne talimat veriyorlar. Arkadaşlarımızı kullanıyorlar. Arkadaşlarımızın onurlarını ayaklar altına almışlar. Genel-İş sendikasına üye olanlara mesai yaptırmıyorlar ama Genel-İş sendikasından istifa edenler ücretlerini her ay alıyor, ayrıca 3500TL de mesai yapıyorlar. Değerli arkadaşlarımızın iradelerini parayla satın almaya çalışıyorlar. Bu etik ve ahlaki değildir. Biz ilkeli sendikacılık yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Onun için burada tekrar sizin aracılığınızla kamuoyunu aydınlatmak istiyoruz, burada çok huzursuzluk var. Yani bir belediye yönetimi ki kendi çalışanlarına şantaj yapıyor. Yine buradan sesleniyoruz, işçilere de birim müdürlerine de, kimse yasaların dışına çıkamaz. Kimse yasalardan büyük değildir. Biz yapmış olduğumuz toplu iş sözleşmeleriyle bu belediye tazminat ödeyemez. Hele Hele işine geldiği gibi işçiyi hiç kimse işten atamaz. Tarım işçileri, inşaat işçileri bile fazla çalışırsalar, sendika olmasa dahi fazla mesai ücreti vermek zorundalar. Şimdi burada arkadaşlar, il müdürleri, iki sene sonra belediye yönetimi gidecektir ama biz burada yüz yüze bakacağız. Siz 657’ye tabiisiniz. 657’ye tabii olan bir memur sendikal faaliyetlerde bulunamaz. İşçiyi tehdit edemez sendikal faaliyetlerden ötürü. İşçiyi feshedemez sendikal faaliyetlerden ötürü. Edebilseydiler çoktan feshedeceklerdi iş akitlerimizi. Onun için arkadaşlar, tekrar söylüyorum, il müdürleri, belediye yönetimlerinin oyununa gelmeyin. İşçi arkadaşlarımız korkmayın. Biz her türlü sizin arkanızdayız. İşten çıkarılırsanız sigortanızı da ücretlerinizi de biz ödeyeceğiz. Genel İş Sendikasının Ağrı’daki üyeleri bugün adeta 12 Eylül cuntasına karşı mücadele ediyor. Yetkiyi alırız, almayız çok önemli değil. Ama gerçekten bugün bu zalimliğe bu zulme karşı direnen arkadaşlarımın önünde saygıyla eğiliyorum. Onları buradan selamlıyorum. Selam olsun bu 12 Eylül Cuntası’na karşı direnen arkadaşlarımıza. Selam olsun Ağrı Belediyesi yönetiminin zulmüne, zalimliğine direnen arkadaşlarımıza. Zafer, direnen emekçinin olacaktır. Hiç çekinmeyin, korkmayın. Sizi hiçbir şekilde işten atamazlar.” İfadelerini kullandı.