’’Kadavradan bağış, üst üste 5 yılda milyonda 20’nin üzerinde oldu’’
Prof. Dr. Bülent Oktay, "Bugün Türkiye'de milyon başına kadavradan organ bulma 8 dolaylarında iken, Güney Marmara'da üst üste 5 yılda milyonda 20'nin üzerinde oldu. 2018'de ise bu rakam 23 oldu. Bu da Avrupa ortalaması değerindedir" dedi.
Türkiye'de organ nakli gereken hasta sayısı giderek artıyor. Buna karşın yeterli organ bağışı yapılmıyor. Acıbadem Organ Nakli Sempozyumu'nda, organ bağışı organizasyonundan organ naklinde yeni yöntemlere kadar bilimin gündemindeki birçok sorun masaya yatırıldı. Japonya, Fransa, ABD ve Almanya gibi farklı ülkelerden çok sayıda uzmanın izlediği sempozyum, Acıbadem Üniversitesi Kerem Aydınlar Kampüsü'nde gerçekleşti. Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Bülent Oktay'ın yanı sıra Prof. Dr. İbrahim Berber, Prof. Dr. Remzi Emiroğlu, Heidelberg Üniversitesi Organ Nakli Çalışmaları Koordinatörü ve İmmünoloji Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Caner Süsal ve Prof. Dr. Ülkem Çakır ile alanında önde gelen uzmanlar yapılan çalışmalar, organ naklinde gelinen noktaları ve organ bağışı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Sempozyumun önemine değinen Prof. Dr. Bülent Oktay, "Organ yetmezliğinin en etkili tedavisi organ naklidir. Ancak ülkemiz, canlı vericide dünyada lider olmasına rağmen kadavra vericide aynı başarıyı gösterememektedir. Türkiye'de yapılan karaciğer ve böbrekte canlı vericili nakiller, hem sayısal açısından hem de sonuçlar açısından dünya ölçeklerinde yarışır durumdadır. Aynı durumu kadavradan nakilde yapabilme gayretlerimiz var. Bu sempozyumun amacı, Türkiye'de oluşan bilgi birikimini yurtdışından gelen misafirlerimize karşılıklı olarak vermektir. Misafirlerimizin arasında yurtdışındaki büyük merkezlerde araştırma gruplarında çalışan iki tane Türk bilim insanı var" dedi.
'Güney Marmara'da kadavradan bağış üst üste 5 yılda milyonda 20'nin üzerinde oldu'
Güney Marmara'da kadavradan organ naklinin artışının nasıl gerçekleştiği konusunda bilgilendirme yapan Prof. Dr. Oktay, "Sağlık Bakanlığı'nın desteği ile Güney Marmara'da bir kadro uzun süre ve tek iş olarak organ bulma ve koordine etme işi yapıldı. Kadavranın kaynağı olan yoğun bakımlara sürekli eğitim yapıldı. Tüm bunlar Sağlık Bakanlığı'nın organizasyonu ile oldu. Beraberinde kışladan okula kadar her kesime yönelik eğitimlerle başarı geldi. Bugün Türkiye'de milyon başına kadavradan organ bulma 8 dolaylarında iken, Güney Marmara'da üst üste 5 yılda 20'nin üzerinde oldu. 2018'de ise bu rakam 23 oldu. Bu da Avrupa ortalaması değerindedir" şeklinde konuştu.
'2 BÖBREĞİ 1 KİŞİYE TAKMA EĞİLİMİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK'
Gerçekleştirdikleri "Dual Böbrek" naklini anlatan Prof. Dr. Oktay, "Her sunulan organ kabul edilemiyor, belli değerde ve canlılıkta olması gerekiyor. Güney Marmara özelinde; bağışlanan kadavranın çoğu ileri yaştaydı. İleri yaştaki kadavradan alınan böbrek; böbrekler alındığında 2 böbrek olduğu için birer kişiye takılır. Tek takıldığında yeteri kadar görev yapamayacağı düşünülen böbrekler genelde dünyanın her yerinde reddedilir. Bağışlanan organ zaten az, onların da yüzde13-15'i bu gerekçe ile reddediliyor. Bu nedenle tek başına kaldığında 1 kişinin yükünü taşıyamayacak durumda olan böbrek yerine, 2 böbreği 1 kişiye takma eğilimini gerçekleştirdik. İkili yani "Dual Böbrek" durumu budur. Erişkin dönemlerinde diyalize bağlı kalmak zorunda kalan hastalara bu böbrekleri takarak onları yeniden daha farklı bir hayat kazanmasını sağladık" diye konuştu.
'BİZİM TEK SORUNUMUZ VAR; KADAVRADAN ORGAN BAĞIŞI YETERSİZLİĞİ'
Türkiye'deki nakil durumunu değerlendiren Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Berber, "Organ nakli ve onun alt başlığında böbrek nakli alanında Türkiye, şu anda teknik ve yetişmiş insan gücü olarak dünyanın en ileri ülkelerinden bir tanesi konumundadır. Bizim tek sorunumuz var; kadavradan organ bağışı yetersizliği. Bu nedenle Türkiye'de, gelişmiş ülkelerin tam tersine olacak şekilde kadavradan organ bağışıyla yapılan nakiller yüzde 20 civarında, canlıdan yapılan nakiller yüzde 80 civarında. Bizim çabamız kadavradan organ bağışını arttırmak" açıklamasında bulundu.
'DOĞUM YOLUNDAN BÖBREĞİN ÇIKARTINCA HASTANIN KARNINDA HERHANGİ BİR KESİ YAPMAK ZORUNDA KALMIYORUZ'
Doğum yolundan böbrek çıkarımının sağladığı faydaları aktaran Prof. Dr. Berber, "Böbreği karın dışına sağlam çıkartmak zorundayız, parçalayarak çıkartırsak bir işe yaramaz. Ameliyatı kapalı yöntemle de yapsak hastanın karnında böbreğin büyüklüğünde 5-6 santim kesi yapmak zorundayız böbreği bütün olarak çıkartabilmek için. İşte bu durumda doğal açıklık cerrahisi dediğimiz doğum yolundan böbreğin çıkarılması devreye giriyor. Yani böbreği karın duvarından değil, vajinal yoldan karın dışına çıkarttığımız zaman hastanın karnında herhangi bir kesi yapmak zorunda kalmıyoruz. Bunun faydaları şöyle: Verici ameliyat sonrası daha az ağrı çekiyor. Daha çabuk ayağa kalkıyor. Çalışıyorsa daha çabuk işe dönebiliyor. Daha az yara izi kalıyor. Daha iyi kozmetik sonuç elde ediyoruz. Ameliyat sonrası ağrı kesici ihtiyacı daha az oluyor" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE ORGAN NAKLİNDE BASAMAKLARI ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE ÇIKTI'
Türkiye'nin karaciğer naklinde geldiği noktaya vurgu yapan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Remzi Emiroğlu,'Eskiden Türkiye'de insanlar karaciğer nakli olmak için ellerinde dosyalar ile Numune Hastanesi'nin kapısında beklerlerdi. Orada bir heyet değerlendirir ve uygun görülürse hastalar yurtdışına nakil için giderlerdi. O günlerden bu günlere çok şey değişti. Türkiye organ naklinde hakikaten basamakları çok hızlı bir şekilde çıktı. Şu anda dünyada canlıdan nakil yapan en iyi merkezler Türkiye'de yer alıyor. Güney Kore'yle karşılaştırdığımız zaman aslında milyon nüfus oranı belki Güney Kore'den az gibi duruyor ama yapılan nakil sayısı onlardan az değil. Eskisi gibi değil, çok başarılı sonuçlar ortaya çıkıyor. Ama hala halledemediğimiz ve yıllardır kanayan yaramız olan organ bağışında çok zayıfız. İran, Irak gibi ülkelerde organ bağışı sorunlarını çözdüler. Artık onlar bile nakillerinin yüzde 95'ini kadavradan yapıyorlar" dedi.
'TÜRKİYE'DE 2 BİN 200 CİVARINDA KARACİĞER NAKLİ BEKLEYEN HASTA VAR'
Karaciğer nakli bekleyen hastalara dair bilgiler paylaşan Prof. Dr. Emiroğlu, "Türkiye'de bekleme listesine baktığımız zaman, 2 bin 200 civarında hasta var. Yıllık ortalama bin 600 civarında nakil yapılıyor. Bin 600 nakilin 400 tanesi kadavradan, diğerleri de canlıdan oluyor. Gönül isterdi ki bu oran tersi olsun. Fakat karaciğerdeki sorun bizim hastalarımızın bekleyememesidir. Bu hastaların, böbrek hastalarında olduğu gibi diyaliz gibi bir alternatifi yok. Bu yüzden bekleme listeleri çok yükselmiyor. Çok fazla hasta hayatını kaybediyor. Çünkü Türkiye'de hala hepatit B çok sık görülüyor. Birçok hasta hala doktora ulaşamadan hayatını kaybediyor" şeklinde konuştu.
'NAKİLDEN SONRA HASTANIN İLAÇLARINI DÜZENLİ BİR ŞEKİLDE KULLANMALI'
Böbrek nakli sonrası böbreğin vücutta uzun süre kalması konusunda yaptıkları araştırma konusunda bilgilendiren Heidelberg Üniversitesi Organ Nakli Çalışmaları Koordinatörü ve İmmünoloji Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Caner Süsal şöyle konuştu: "Bizim ünitenin önemli bir çalışması var; dünya çapında 471 merkezin katıldığı ve tıp alanındaki en büyük çalışmalardan bir tanesi. Senede aşağı yukarı 20-25 bin organ naklinin sonuçları bizim üniteye geliyor. Biz bunları bilgisayara giriyoruz. Bunu 1984 yılından beri yapıyoruz. Şuan itibariyle aşağı-yukarı 500 binden fazla böbrek nakli ve 100 binden fazla da karaciğer nakli sonuçları bulunmaktadır. Bunları geriye doğru analiz ediyoruz. Hangi faktörler neyi ve hangi durumu etkilemiş diye analiz ediyoruz. En son yaptığımız bir çalışmada; 21 ülkeden 6 bin 600 hasta üzerinde yapılan çalışma. Diyelim ki, 3 sene boyunca bir böbrek hastada çalışmış. Hastanın kullandığı bağışıklığı düşüren ilaçların her sene olan etkisi gözlemleniyor. Bunları analiz ettiğimiz zaman ortaya çok ilginç bir şey çıktı. Eğer hastanın değerleri bir aşağı bir de yukarı hareket ediyorsa ileride sağ kalım oranları oldukça düşük çıkıyor. Niye iniş çıkışlar oluyor? Ya hasta ilacını düzenli kullanmıyor ya da genetik, bazı nedenler yüzünden oluyor. Bazı zamanlarda belli meyve suyu tüketiminde özellikle greyfurt suyu kullanımı da bu durumu etkiliyor. Fakat en önemli etken hastanın ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanmamasıdır. Araştırmadaki seviye ölçümleri bize bilgi veriyor. Genelde böbrek nakil sonuçları çok iyi oluyor. Çok nadir organ kaybediliyor, sonuçlar çok iyi. Önemli olan kalan kayıplarını da önlemektir'.
NAKİL SONRASI TAKİP ÇOK ÖNEMLİ
Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Ülkem Çakır da, organ nakli öncesi hem alıcı hem de vericinin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek şöyle konuştu: "Vericinin sağlıklı olması, her iki böbreğinin de ayrı ayrı çok iyi çalışıyor olması lazım. Vericiye hiçbir zarar gelmeyecekse donör olarak kabul ediyoruz ve alacağımız böbrek, genel sağlık durumlarının yanında birbiriyle doku uyumlarının, reaksiyon verip vermeyeceğini, reddetme riskini bunları çok detaylı araştırıyoruz. Eğer bunlarda bir problem çıkarsa o kişi alıcı veya verici olamıyor. Bu nedenle her vericiyi ya da alıcıyı kabul edemeyebiliyoruz'.
Transplantasyon merkezinde detaylı değerlendirme sürecinden sonra hastanın alıcı olup olamayacağına karar verilmesi gerektiğini, olamayacaksa diğer tedavi yöntemlerine yönlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Çakır "Genelde en büyük özveriyi vericiler yapıyor. Genel cerrahlar çok güzel ameliyatlar gerçekleştiriyorlar, nakil sonrası hastaların takipleri çok düzenli olarak nefrologlar tarafından yapılmalı. İlaçlar kontrol edilmeli, genel sağlık durumları kontrol edilmeli. Nakil olmakla bitmiyor, çok düzenli takibinin yapılması gerekiyor" diye konuştu.
Kaynak: İHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.