Obezite Toplum Sağlığını Tehdit Ediyor
TGD tarafından, obezitenin toplum sağlığını tehdit eden ciddi bir sorun haline geldiği açıklandı.
TGD tarafından, Antalya'daki bir otelde düzenlenen 41. Ulusal Gastroenteroloji Haftası Kongresi'nin bilimsel programında, 56 oturum, 12 konferans, 4 panel, 1 video oturumu, 15 uydu sempozyumu yapıldı, 1400'e yakın katılımcı yer aldı. Derneğin başkanı Cindoruk, kongre kapsamında gerçekleştirilen basın toplantısında, obezitenin toplum sağlığını tehdit eden ciddi bir sorun haline geldiğini söyledi.
Obezitenin dünya genelinde hızla arttığını ve salgın boyutuna geldiğini vurgulayan Cindoruk, "Obezite kilo sorunu değil bir hastalıktır. Dünyada gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler dahil hepsinde büyük bir sorundur. Türkiye obezite sıklığı konusunda maalesef Amerika ile yarışır hale geldi, oranlar neredeyse birbirine yakın. Obezite riskini gösteren haritalandırmaya göre, Amerika'da biz de kırmızı işaretliyiz. Verilere göre, toplumumuzun yüzde 30'u obez." diye konuştu.
Cindoruk, obezitenin, sadece estetik bir kaygı değil, aynı zamanda kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, solunum problemleri, eklem sorunları ve psikolojik problemler gibi birçok ciddi hastalığın temelinde yatan önemli bir risk faktörü olduğunu kaydetti. Obezitenin genellikle vücut kitle endeksinin 30'un üzerinde olması şeklinde tanımlandığını anlatan Cindoruk, şöyle devam etti:
"Ancak obezite, sadece fiziksel görünümle ilgili değil sağlık üzerinde çok ciddi etkileri olan bir durumdur. Obezite kolon kanseri, meme kanseri, rahim ağzı kanseri gibi kanser türlerinin yanı sıra kalp hastalıkları, eklem problemleri, depresyon ve sosyal izolasyon gibi pek çok olumsuz duruma yol açmaktadır."
Obezitenin birçok farklı nedeni olabildiğine dikkati çeken Cindoruk, genetik yatkınlık, yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik, stres ve hormonal dengesizliklerin bunlardan sadece birkaçı olduğunu belirtti. Cindoruk, obezitenin önlenebilir bir hastalık olduğunu ve sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınabildiğini dile getirdi.
Kongre Başkanı Prof. Dr. Aykut Ferhat Çelik ise inflamatuar bağırsak hastalıklarının giderek arttığına işaret etti. Bu hastalığın sebebinin tam olarak bilinmediğinin, ancak oluşumunda genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığının altını çizen Çelik, "Çevresel faktörler tetikleyici. Çevrede artık çok fazla toksin var, Antartika'ya kadar toksinler, mikroplastikler yayılmış durumda ve ister istemez her şeyin içinde bunlar alınıyor. Vücut da bunları farklı bir antijen olarak gördüğünden reaktif davranış gösteriyor ve bu toksinler bağırsaklardaki yararlı floraya da zarar veriyor." değerlendirmesinde bulundu.
İnflamatuar bağırsak hastalıklarının Türkiye'de görülme sıklığında ciddi bir artış gözlemlendiğini aktaran Çelik, modern yaşam tarzı, hastalığın genetik yatkınlığı olan bireylerde tetiklenmesine neden olan önemli risk faktörlerini beraberinde getirdiğini ifade etti. Çelik, "Batı tarzı beslenme, yüksek oranda işlenmiş gıdalar, endüstriyel kirlilik ve toksinlere maruz kalma, sigara, kronik stres gibi çevresel faktörler bağışıklık sisteminin dengesini bozarak hem hastalığın ortaya çıkmasında hem de şiddetinde etkili olabilmektedir." dedi.
Hastalığın, karın ağrısı, kronik ishal, kanlı dışkılama, halsizlik, iştahsızlık ve kilo kaybı gibi belirtilerle kendini gösterdiğini de dikkati çeken Çelik, tedavi edilmediği durumlarda ciddi komplikasyonlara yol açabildiğini vurguladı. Prof. Dr. Şebnem Gürsoy da kolon kanserinin önceden tespit edilebilen ve önlenebilen nadir kanserlerden biri olduğunu belirterek, kolon kanserinin erkeklerde akciğer ve prostat, kadınlarda ise akciğer ve meme kanserlerinden sonra en sık görülen kanser türü olduğunu kaydetti.