Ağrı İbrahim Çeçen üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Prof. Dr. Faruk Kaya, Batı coğrafyacıları tarafından “Güney Afrika’nın altın ve elması ne kadar kıymetli ise Türkiye’nin Ağrı Dağı da o kadar kıymetlidir” şeklindeki ifadeyle önemi ortaya konulmaya çalışılan ve ABD, Avrupa ve Çin’de hakkında ödüllü yarışmalar düzenlenen Ağrı Dağı ve çevresinde turizmin gelişmesi için altın değerinde önerilerde bulundu.
Karakösehaber internet sitemize özel açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Faruk Kaya, turizmin Ağrı Dağı ve çevresinde gelişememesinin temel nedenleri arasında alt ve üst yapı eksiklikleri, ulaşım zorlukları, güvenlik endişeleri, yetersiz konaklama imkanları ve nitelikli insan gücü eksikliği yer aldığını söyledi. Bununla birlikte, devlet ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği eksikliği, mevcut potansiyellerin etkin bir şekilde kullanılamaması, kapsamlı bir pazarlama stratejisinin olmayışı ve yerel halkın turizmi benimsememesi gibi faktörlerin de önemli rol oynadığını dile getiren Kaya, “Ağrı Dağı’nın uluslararası bir turizm markası olmasına rağmen, özellikle dağa tırmanışlarda yaşanan bürokratik karmaşa turizmin gelişmesini önemli ölçüde engellemektedir. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, bölgedeki turizm potansiyelinin tam anlamıyla değerlendirilmesi ve uluslararası turizm pazarında istenen düzeyde tanıtılması ile ilgili süreç çok yavaş işlemektedir” dedi.
Ağrı Dağı ve Çevresinde Turizmin Geliştirilmesi İçin Neler Yapılabilir?
Ağrı Dağı'nın bulunduğu bölgede, paleolitik çağdan günümüze kadar birçok medeniyetin yaşadığını ve her dönemde farklı isimlerle anıldığını hatırlatan Kaya, “Bu coğrafyada Hurriler, Urartular, Hunlar, Araplar, Selçuklular, İlhanlılar, Harzemşahlar, Timuroğulları, Safeviler, Çıldıroğulları, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar hüküm sürmüştür. Ülkemizin en yüksek dağı olan (5137 m.) ve Ağrı ili ile özdeşleşen Ağrı Dağı, hem dağ tırmanışı hem de kış turizmi açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Ağrı Dağı, yalnızca dağcılar için değil, bilim insanları ve araştırmacılar için de değerli bir hazinedir. Büyük Ağrı Dağı'na yapılan tırmanışlar sadece dağcılık sporuna yönelik olmayıp, önemli bir kısmı da bilimsel amaçlıdır. Yüksek bir turizm potansiyeline sahip olan Ağrı Dağı ve çevresinde, turizm faaliyetleri şu an için idealden oldukça uzakta, plansız ve sürdürülebilir olmayan bir şekilde yürütülmektedir. Maalesef, bu durum küçük bir azınlığı oluşturan mevcut aktif aktörlerin küçük menfaatleri doğrultusunda devam etmektedir. Bu kısır döngüyü sona erdirmek için, Ağrı İli Turizm Havzası içerisinde önemli bir yere sahip olan Ağrı Dağı ve çevresinin öne çıkan potansiyellerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda Ağrı Dağı ve Çevresi Turizm Master Planı'nın hazırlanması, sürdürülebilir turizm açısından en gerçekçi başlangıç olacaktır. Uzman profesyonel ekiplerce hazırlanacak böyle bir projenin, zamanla sağlayacağı yeni gelişmeler ve açılımlarla birlikte küçük ölçekli bir bölgesel kalkınma projesine dönüşmesi mümkündür. Hazırlanacak planlar çerçevesinde, turizmin en önemli özelliklerinden biri olan sürdürülebilirlik ilkesi için tüm yılı kapsayacak aktiviteler düşünülmelidir. Bu kapsamda, bölgenin iklim şartları dikkate alınarak yaz ve kış aylarında yapılabilecek aktiviteler planda ayrı ayrı yer almalıdır” diye konuştu.
Ağrı Dağı ve çevresi için hazırlanacak master plan kapsamında planlanacak yaz sporlarına da değinen Kaya, “İçerisinde; golf, dağ yürüyüşü/trekking, tırmanma, dağ bisikleti, paragliding&hang-gliding (uçurtma), paraşüt, at sırtında gezinti, yaz toboggan (kızak) yolu, dağ planörü, uçurtma sörfü gibi çok farklı aktiviteler yer alabilir. Aynı şekilde master plan kapsamında planlanacak kış spor aktiviteleri; Alp Tarzı Kayak, Snowboard (Kar Sörfü), Telemark (Dönüş Kayağı), Serbest Stil Kayak, Kayak Turları, Helikopter Kayağı, Cross Country (Kuzey Disiplin Kayağı), Biathlon, Kar Uçurtması, Kar Kızağı, SnowTubing (Şişme Plastik Kızak), Kar Raftingi, Kar Motoru, Buz Pateni, Kar Ayakkabılı Arazi Yürüyüşü gibi etkinliklerden oluşturulabilir. Master plan hazırlanırken, mevcut turizm alanlarının korunması, bozulmuş veya bozulma riski taşıyan alanlarda onarım çalışmalarının yapılması önemlidir. Ayrıca, işletmelerin standartlarının sürekli olarak yükseltilmesi, turizm danışma bürolarının veya merkezlerinin hızla kurulması gerekmektedir. Yeni ve uygulanabilir turizm tanıtım projeleri geliştirilmelidir. Ağrı Dağı merkezli uluslararası organizasyonlar düzenlenmeli, Ağrı Dağı ve diğer dağların tur rotaları yeniden gözden geçirilmelidir. Ayrıca, Ağrı'da planlanan Nuh'un Gemisi Panoramik Müzesi ve Arkeoloji Müzesi'nin en kısa sürede tamamlanması da büyük önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
Ağrı Dağı ve çevresindeki turizmi farklı noktalara taşıyarak marka haline getirecek vizyoner projelerin neler olabileceği yönünde de önerilerde bulunan Prof. Dr. Faruk Kaya, şöyle devam etti:
“- Öncelikli olarak turizme yönelik yerel eylem planı hazırlanması,
-Dış ve iç turizm açısından önemli bir potansiyel oluşturan İnanç Turizmi (Nuh’un Gemisi ve Ahmed-i Hani Turbesi) merkezi yapılması, bunun için ülkeler arası işbirliğinin geliştirilmesi, İnanç ve kültür turu programlarına alınması için TÜRSAB ve diğer tur şirketlerinin teşvik edilmesi,
-Jeopark, botanik bahçesi ve ornito-turizm sahası gibi alternatif turizm faaliyetlerini geliştirecek projelerinin oluşturulması,
- Ülkemizin en yüksekte yer alan en büyük alanlı (Tatlısu gölü) Balık Gölü’nün, doğa ve ekoturizmaçısından mutlaka değerlendirilmesi,
- Türkiye’nin Kış turizmi ve sporları merkezlerinden biri haline getirilmesi, bunun için gerekli olan konaklama tesisleri ile mekanik tesislerin yapılması,
- Ulusal ve uluslararası büyük spor etkinliklerine ev sahipliği yapması, bu bağlamda spor eğitim merkezleri ve kamp yerlerinin oluşturulması,
- Festival, şenlik vb. turizm organizasyonlarının sayılarının arttırılması,
- Bölgesi ile bütünleşen bir turizm destinasyonu olması için gerekli tanıtım ve altyapı hazırlıklarının yapılması,
- Yaz ve kış aylarında organize edilecek farklı etkinliklerle önemli bir cazibe merkezi haline getirilmesi, örneğin kongre turizmi açısından değerlendirilebilmesi için yıldızlı otellerin sayısının arttırılması ve kongre turizmine yönelik özel tanıtım faaliyetlerinin yapılması.
- Yerel halka ekonomik faydalar sağlamak ve istihdamı arttırmak için, alternatif geçim kaynakları oluşturmak, çeşitlendirmek, yerel ekonomik ürünleri turistik ürüne dönüştürmek, kadınlara (dezavantajlı gruplara) iş imkânları sağlamak için uygulanabilir projelerin geliştirilmesi,
- Sağlık ve termal turizmi açısından önemli bir potansiyele sahip olan Diyadin kaplıcalarının mutlaka modernize edilerek profesyonel bir şekilde işletmeye açılmasının sağlanması, bu kapsamda bölgenin de ihtiyaç duyduğu kemik hastalıkları hastanesi ve fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesinin kurulması,
- Bu stratejiler ve projeler hayata geçirirken sürdürülebilir bir turizm için öncelikle flora ve fauna gibi doğal hayatın korunmasına, yerel kültürün yaşatılmasına özen gösterilmelidir.”
Ağrı Dağı’nın günümüzde daha çok dağcıların veya bilimsel amaçlı araştırma yapmak isteyen küçük bir grubun ilgisini çektiğini vurgulayan Kaya, “Ancak, turizm aktiviteleri için hedef kitle, bu küçük grubun ötesine geçerek her kesimden daha geniş kitleleri içermelidir. Altyapı çalışmaları tamamlandığında, dağcılık ve trekking (yürüyüş) turizmi ile birlikte birçok turizm dalı da gelişecektir. Bu doğrultuda devletin yapması gereken en önemli husus, hizmet kalitesini belirleyip kuralları açık ve net olarak tanımlamak ve bu işleyişi ciddi bir şekilde denetlemektir. Bölgenin, Türkiye genelinde turizmden çok düşük bir pay alması ve turizme yapılan kamu yatırımlarının yetersizliği göz önüne alındığında, sürdürülebilir ve rasyonel planlamalar yapmak hem turizm hareketliliğini artıracak hem de bölgenin kalkınmasına büyük katkı sağlayacaktır. Sürdürülebilir dağ turizmi, doğal ve kültürel çevreye önem veren, ekolojik olarak sürdürülebilir, ekonomik olarak uygulanabilir ve toplumsal olarak kabul edilebilir şekilde planlanmalıdır. Her dağlık alanın kendine has özellikleri bulunduğu ve bu nedenle kendine özgü yaklaşımlar gerektirdiği asla unutulmamalıdır. Bu çalışmayla, başta inanç turizmi olmak üzere büyük bir turistik potansiyeli barındıran ve adeta bir açık hava müzesi niteliğinde olan Ağrı Dağı ve çevresindeki doğal ve kültürel turistik değerlerin geleceğe taşınmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Ağrı Dağı'nın hak ettiği konuma ulaşarak ülkemizin önemli turistik destinasyonlarından biri haline gelmesi için hazırlanacak orta ve uzun vadeli eylem planlarına yol gösterici olmak ve kaynak oluşturmak, memleketimize karşı olan vefa borcumuzun küçük bir nişanesi olarak en büyük sevinç ve mutluluk kaynağımız olacaktır” şeklinde konuştu.