1925 yılında Doktor İbrahim Edhem tarafından kaleme alınan ve pek fazla bilinmeyen bir eserin Bayezid (Ağrı) vilayetine dair bölümü, tarafımızdan günümüz Türkçesine uyarlanarak detaylandırılmıştır. Bu çalışmamız, vilayetin yaklaşık 100 yıl önceki sosyoekonomik yapısını ve halk sağlığına dair bilgileri ortaya koyarak, Ağrı ilinin o dönemdeki durumu ile günümüz arasında bir karşılaştırma yapma imkânı sunmaktadır.
Bayezid, başlangıçta Erzurum vilayetine bağlı bir sancak olarak yönetilirken, 1925'ten itibaren ayrı bir vilayet olarak idari yapıda yerini almıştır. Vilayet, Bayezid, Diyadin, Karaköse, Eleşkirt, Tutak ve sonradan dahil edilen Iğdır ve Kulp (Tuzluca) olmak üzere toplam yedi kazadan oluşmaktadır.
Bayezid vilayetinin söz konusu dönemdeki tahmini nüfusu 35.000'i erkek ve 40.000'i kadın olmak üzere toplamda yaklaşık 75.000 kişidir. Genel konuşma dili Türkçe olmasına rağmen, vilayette yaşayan memurların büyük çoğunluğunun yerel halktan oluşması ve Kürtçe konuşmaları nedeniyle Türkçe öğrenimi güçleşmiştir. Ayrıca, bölgede okulların yetersiz olması dil öğrenimini daha da zorlaştırmıştır. Bayezid vilayetinin giyim tarzı çeşitlilik göstermektedir. Vilayet merkezinde yasayan halkın ve kadınların giyim tarzı diğer vilayetlerdeki (Erzurum) gibidir. Aşiretlerin giyim tarzları ise kendi örf ve adetlerine göre farklılık arz etmektedir.
Vilayette halkın önemli bir kısmı geçimini tarım, hayvancılık ve nispeten de ticaretle sağlamaktadır. Kasabalarda yasayan nüfusun geçmişten beri en önemli uğraş alanını çok ilkel ve basit bir şekilde ticaret, oldukça yaygın ve yoğun bir şekilde ise tarımsal faaliyetler oluşturmaktadır. Kasabalarda ikamet edenlerin önemli bir çoğunluğumemurlardan oluşmaktadır. Sanayi faaliyetleri ise yok denecek kadar azdır. Sanayi faaliyetleri ile savaştan önce yörede yaşayan Ermeniler ilgilenirdi. Ustalık ve sanatkârlık isteyen meslekleri yörede yasayan Ermeniler icra ettiğinden dolayı eskiden beri aşiretlerde sanayi faaliyetleri ile uğraşanlar olmamış. Ermenilerin savaş sonrası bölgeden ayrılması sonucu sanayi islerini yapabilen sanatkârların sayısı yok denecek kadar azalmış hatta kasabalarda bile sanatkâr kalmamıştı.
Kırsal alanda yaşayan yöre insanları ise çoğunlukla göçebe bir yaşam sürmektedir. Eğitim seviyesi de oldukça düşüktür; vilayette okuma yazma bilenlerin sayısı son derece sınırlıdır ve yüksek öğrenim gören kimseler neredeyse yoktur. Bayezid halkının kendine özgü gelenek ve görenekleri bulunmaktadır. Aşiretler arasında kan davaları ve erken evlilikler oldukça yaygındır. Ayrıca, bölgede okuryazar oranının düşük olması, batıl inançların halk arasında yaygınlaşmasına neden olmuştur. Halk, doktorlara karşı tamamen ilgisiz olmasa da, geleneksel tedavi yöntemlerine daha fazla güvenmekte ve modern tıbbın sunduğu çözümleri çoğu zaman göz ardı etmektedir.
Sağlık koşulları da oldukça geri seviyededir. Vilayette kanalizasyon sistemi bulunmamakta, helalar ilkel koşullarda inşa edilmektedir. Devlet ve belediye hastanelerinin eksikliği nedeniyle sağlık hizmetleri askeri hastaneler aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu hastaneler yalnızca belirli şartlar altında fakir hastaları ücretsiz kabul edebilmektedir.
Bayezid (Ağrı) vilayeti, o dönemde ülkemizin en geri kalmış ve gelişmemiş bölgelerinden biri olarak tanımlanmaktadır. Geçen yaklaşık 100 yıllık sürede sosyal ve ekonomik açıdan önemli gelişmeler kaydedilmiş olsa da, sağlık, eğitim, kentleşme vb. gibi temel alanlarda hala ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Bu nedenle Ağrı vilayeti, günümüzde de hala sosyoekonomik gelişmişlik açısından maalesef ülkemizin en geri kalmış yörelerinden biri olmaya devam etmektedir.
Umudumuz ve beklentimiz, Serhat ili Ağrı’mızın bu makûs talihini yenmesi için bir yüzyıl daha beklememesidir…