Ekmeklerini sudan çıkaran balıkçılar, 1 Eylül'den bu yana karanlık deryayı ağlarıyla karış karış tarayarak rızıklarını arıyor. Hem kendi ailelerini, hem vatandaşları doyurmak için bütün gün alın terlerini tuzlu sulara akıtan balıkçıların zorlu hayatları, İHA muhabiri tarafından dakika dakika görüntülendi.
Onların dev bacalı ve köpükler saçan pervaneler takılı demirden evleri, dalgaları yara yara ilerlerken, tıpkı bir salıncak gibi sallanıyor. 1 Eylülden 15 Nisana kadar karaya ayak basmaları neredeyse imkansız. Onların ekmek tekneleri, aynı zamanda evleri. Ailelerinden ve evlerinden çok ekmek teknelerinde meslektaşlarıyla beraber vakit geçiriyorlar. Bir bakıma vatan-ı aslîleri derya, vatan-ı ikametleriyse kara. Aylarca sudaki ikametgâhlarından balık satmak için bile karaya inmiyorlar. Anlaştıkları firmalar, başka bir gemiyle ayaklarına kadar gelip, denizin ortasında, tuttukları balıkları teslim alıyor.
Bu sene dünyayı kasıp kavuran korona salgınından dolayı mart sonlarına doğru av mevsimini erken bitirmek zorunda kalan balıkçılar, 1 Eylül itibariyle tekrar denize açıldı. Marmara'da umduğunu şimdilik bulamayan balıkçılar, rotalarını Karadeniz açıklarına çevirdi. Henüz az ve küçük olan hamsilerin havaların soğumasıyla hem biraz daha büyümesi, hem de bollaşması bekleniyor. Bugünlerde Karadeniz'de palamut avlanıyor.
Balıkçıların zorlu hayatı İHA tarafından görüntülendi. Soydemirler Balıkçılığa ait 50 metre uzunluğundaki teknede yüzlerce metre ağ yaklaşık 40 kişi tarafından denize bırakılıp, büyük umutlarla toplanıyor. Küçük bir fabrika gibi çalışan teknedeki tayfadan, kaptanlara kadar canla başla mücadele günün her saatinde veriliyor. Dur durak bilmeden çalışan balıkçıların ailelerinden ayrı kalması hasretliği arttırsa da, çoğunun denizlere olan tutkusu onları bu işten vazgeçirmiyor. Yırtılan ağların dikilmesinden, teknenin temizliğine kadar birçok zor iş, muntazam bir vazife taksimiyle yapılıyor. Aralarında 40 yıllık denizciden 4 günlük balıkçıya kadar her yaş grubundan tayfa bulunuyor. Martıların ve kuşların eşlik ettiği balıkçı teknelerinin İstanbul Boğazı'ndan geçmesi ortaya kartpostallık manzaralar çıkarıyor.
Kendini bildiğinden beri denizde olduğunu ifade eden Mehmet Arpak, "Çocukluğumdan beri denizlerdeyim. Bu mesleğe adadım kendimi. Başka yapacak bir mesleğimde yok. Bu işin emeği çok fazla. Gecemiz gündüzümüz belli değil. Allah vermesin bu işin sakatlığı, kazası var. Biz denizde açıldığımız zaman 2 ay gelmediğimiz oluyor. Balıkçılık nerede biz oradayız. Hasretlik oluyor ama başka işimiz yok. Sadece denizde balık tutmuyoruz. Mesela ağ yırtılıyor onu dikiyoruz. Tamirat yapıyoruz. Bugün burada ağın mantarlarını değiştiriyoruz. İlmek ilmek ağ örüyoruz. Kolay değil. Bu seneden umutluyuz. Karadeniz'de palamut çok. Ondan sonra hamsi kalırsa onu tutarız" dedi.
21 yaşındaki Yakup Uçak ise, "2011'den beri balıkçılığı yapıyorum. Bu balıkçılık çok zor bir şey ve herkesin harcı değil. Balıkçının sosyal hayatı hiç yok. Benim hayat şartlarım bunu gösterdi ama ben gençlere ve yaşıtlarıma gidin okuyun diyorum. Okuyanlar elbette iş bulur. Allah herkese kapı açar. Bu en son seçenek A, B, C seçeneği değil, direkt Z seçeneği olsun. İnsan her işini aşkla yapar da zorlukları da var. İşimden yüzde 50 memnunum. Ben de sabah 8'de gidip akşam 5'te çıkmak isterdim" diye konuştu.
14 yıldır denizde olan bir başka balıkçı ise, bu işin iyi ve kötü taraflarının olduğunu ifade ederek, "Balığı kolay alırsan, iyidir. Zor alırsan, işin kötüdür. Bu sene ucuz balık biraz zor olur. Çünkü şimdiye kadar pek fazla tutamadık" dedi.
(Samet Doğru /İHA)
Kaynak: İHA