Karakösehaber internet sitemize açıklamalarda bulunan Araştırmacı Canip Aslan, medresenin Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat'ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceğini belirterek, “Birinci efsaneye göre Bilge Seyidoğlu'nun "Erzurum Efsaneleri" olarak adlandırılan ilk efsaneye göre, Çifte Minareli Medrese'nin inşası Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından kızına ithafen başlatılmıştır.
Ancak Sultan bir savaş için yola çıktığında şehit düşer ve bu durum medresesinin yapımını yarıda bırakır. Efsaneye göre, padişahın ölümünden sonra inşaatta çalışan mimar, usta ve kalfalar, emeklerinin karşılığını alamadıkları için işi bırakmış ve medrese yarım kalmıştır. Bu efsane, medresenin tamamlanamayan kökenine dair bir açıklama sunmaktadır” dedi.
Bir diğer popüler efsaneye göre de medresenin inşasında görev alan bir usta ve çırağı arasındaki olayların konu olduğunu ifade eden Aslan, “Efsaneye göre minarelerden biri ustaya diğeri ise çırağa aittir. Çırağın yaptığı sol minare, daha gösterişli bir hale gelirken, ustanın yaptığı sağ minare daha sade kalır. Çırağın bu başarısı karşısında gururlanan usta, kıskançlıklarla boğuşur.
Bir gün, çok sıcak bir havada, çırağı su istemek için ustasına seslenir. Bu durum usta tarafından büyük bir gurur kırılması olarak algılanır ve usta kendisini minareden aşağıya atar. Çırağın da bu trajik durumu fark edip, kendini diğer minareden atmasıyla, inşaat işçileri derin bir üzüntüye kapılarak işten ayrılıyor. Bu efsane, medresenin iki farklı minaresindeki estetik bölgelerinin bir hikayesidir” diye konuştu.
Çifte Minareli Medrese'nin sağ ve sol taraftaki mimari farklılıklarının bu efsanelerin barındırdığı nitelikte olduğunu söyleyen Aslan, “Sağ tarafta, çırağın işçiliğini izleyen daha detaylı ve gösterişli bir yapıya sahipken, sol tarafta daha sade ve basit bir işçilikle inşa edilmiştir. Bu mimari farklılıkları, efsanenin gerçeklik hakkında bilgi sunumu, aynı zamanda genel bakışın tamamlanmamış olmasının nedenlerini de göz önüne serer” ifadelerini kullandı.
Tarihin önemli gezginlerinden Evliya Çelebi’nin de, Çifte Minareli Medrese hakkında oldukça dikkat çekici bir değerlendirmede bulunduğunu vurgulayan Aslan, "Çelebi, medresenin tamir edilmesi durumunda "kürre-i arzda misali bulunmaz bir eser"in geliştiğini ifade etmiştir. Bu, medresenin sahip olduğu tarihi ve estetik değerlerinin, zamanında ne kadar önemli olduğunu ve tamamlanabilseydi ne denli başarılı bir yapının geliştiğini vurgular.
Sonuç olarak Çifte Minareli Medrese, Erzurum'un tarihi ve kültürel çeşitliliğinde özel bir yere sahiptir. Tarihî belgelerdeki eksiklikler ve efsaneler, medresenin hem tamamlanmamış hem de olağandışı bir yapı olarak hafızalarda saklanmasının nedeni olmuştur. Usta ve çırağın öyküsü, hem mimari farklılıkları hem de tarihsel trajik geçmişini gözler önüne sererken, Evliya Çelebi'nin medresenin potansiyelini değerlendirdiğini yansıtır. Erzurum'un bu değerli yapısı, geçmişinin derinliklerine dair önemli ipuçları vermeye devam etmektedir” şeklinde konuştu.