HADİS İNKARCILARININ HADİSLERİ İSTİSMAR ETME KURNAZLIĞI

Prof. Dr. Mehmet Salih GECİT

Çağımızda İslamî kaynakları inkar eden ve batılı misyonerler ile oryantalistlerin plan ve projelerine uygun hareket eden hadis inkarcıları güya sadece Kuran ile amel etmek gibi bir gerekçe göstermekle birlikte hesaplarına gelip işlerine yarayınca normalde inkâr ettikleri hadisler arasından bazılarını seçer, yanlış ve munharif yorumlarla emellerine alet etmektedirler. Onların bu konuda gösterdikleri en açık tavır, tıpkı Kuran ayetlerinde olduğu gibi, hadilsleri de yanlış yerde kullanmaktır.

Esasında Sünnet’i toptan reddeden bu şahıslar, hadislerle sâbit olan inanç esaslarını, ibâdetleri, ahkâmı, malûmat ve haberleri de inkâr etmektedirler. Hadisleri toptan inkar edince geriye sadece Kur’an kalmaktadır. Durum bu seviyeye geldiğinde artık Kur’an’ı istedikleri gibi konuşturmalarının önünde hiçbir engel kalmamaktadır. Buna rağmen yine de hadislerin peşini bırakmamakta, iki temel sebepten dolayı hadisleri sık sık kullanmaktadırlar:

Birinci Sebep: Hadislerin Kur’an’a aykırı olduğunu ve birbirleriyle çelişik hükümler kapsadığını iddia ederek itibarsızlaştırmaya çalışmak amacıyla kullanırlar.

İkinci Sebep: Bazı görüşlerini temellendirmek için Kur’an’dan yeteri derecede destek görmediklerinde kendilerince doğru ifadeler veya doğru hükümler kapsadığını itirâf ederek kullanmaktadırlar. Bu tür hadisleri kullanınca da tıpkı âyetlerde olduğu gibi, sebeb-i vürûd, umum-husus, mutlak-mukayyed, nâsıh-mensûh, barış-savaş gibi durumları göz ardı etmekte, hadisleri de bağlamından kopararak istedikleri anlam ve hükümleri tasdik ettirmektedirler.

İşte bu konuda da birkaç örnek vermek gerekmektedir:

a. Hadis: “Her kim ki aleyhimde hadis uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın!” Lafzından açıkça anlaşıldığı gibi bu hadis peygamber adına hadis uydurmayı yasaklamakta ve hadis uyduranların dini tahrif etmeye sebep oldukları için cehenneme gideceğini ifade etmektedir.

Ancak hadis istismarcısı olan mealistlerce bu hadise yüklenen anlam: "Tüm hadisler uydurmadır!" şeklindedir. Hem hadisi inkar etmek, hem de bu hadisi delil kabul edip diğer hadislerin tümünün uydurma olduğunu söylemek, açık tutarsızlık olduğu gibi, yukarıdaki hadisi anlamamak yahut tersyüz etmek anlamına gelmektedir. Bir insanın bu hadise böyle bir anlam yüklemesi için zeka ve anlama kapasitesinin gerinin gerisinde olması gerekmektedir.

b. Hadis: “Size benden bir hadis geldiğinde bunu Kur’an’a arz ediniz. Eğer hadisle ilgili Kur’an’da bir asıl bulursanız alınız, bulmaz iseniz reddedin!” Bu hadiste Kuran ile Sünnetin bütünlüğü meselesinden bahsedilmektedir. Ayrıca Kur'an'a arz edildiğinde Kuran hükümlerine aykırı gelen rivayetler varsa, onlarda sıkıntı bulunduğundan bahsedilmektedir. Zira hadis ve sünnet Kuran'ın tefsiridir ve Kuran'a aykırı hükümler içermemektedir. Ancak bu işlemi yapmak için bir insanın hem Kuran ayetini, hem de hadisi doğru anlaması gerekmektedir. Aksi takdirde hadisi de ayeti de yanlış anladığı için ikisinin mukayesesinde vardığı sonuç doğru olmayacaktır.

Günümüz mealistleri tarafından bu hadise yüklenen anlam ise çok ilginç olup "Kur’an’a uygun görmediğim her hadis uydurmadır! " şeklindedir. Yani gerçekte Kurana uymamak gibi bir durum söz konusu değil iken, ilgili şahsın yanlış anlayışına göre, yani Kuranı doğru anlamayarak ayetten çıkardığı yanlış sonucuna göre bir aykırılık iddiasında bulunulmaktadır. Bu tıpkı fizik, kimya, matematik problemini yanlis anlayarak doğru formülü de yanlış uygulayarak sınavda zayıf not alan bir öğrencinin hocasına "ben tüm soruların cevabını yazmıştım, yüksek puan bekliyordum" demesine benziyor. Cevap vermek ayrı bir şeydir, doğru cevap vermek de ayrı bir şeydir. Her cevabı doğru nitelemek yanlış olduğu gibi herkesin anladığı her şeyi Kuran'ın hükmü diye iddia ermesi de yanlıştır, hatadır!

İşte bu iki örnekte görüldüğü üzere hadisler bağlamından koparıldıktan sonra tutarsız, çelişik, Kur’an’a aykırı, tarihî verilere aykırı, bilime aykırı, anlaşılmaz gibi gösterilerek hem red ve inkâr edilmekte, hem de Müslüman nesillerin gözünden düşürülmeye çalışılmaktadır.

Hadis İNKARCILARININ bu konuda en çok tartışmaya açtıkları hadisler de şunlardır.

1. Hadis: Recm Ayeti ve Hz. Ömer’in ilgili hadisi.

2. Hadis: Bir keçinin mensûh ayetlerin yazılı olduğu varakı yemesi meselesi.

3. Hadis: Kadınlar dinen ve aklen nakıstır hadisi.

4. Hadis: Âdem ile Musa’nın (a.s.) tartışması ile ilgili hadis.

5. Hadis: Hz. Peygamber’in sihirlendiğine dair hadis.

6. Hadis: Mürtedin öldürülmesiyle ilgili hadis.

7. Hadis: Medine’ye gelip tedavi olan ve Peygamber’in çobanını öldürdükleri için kıyasen öldürülen (deve idrarını içen) toplulukla ilgili hadis.

8. Hadis: İmamların Kureyş’ten olduğunu beyan eden hadis.

9. Hadis: Kadınların devlet başkanlığı ile ilgili hadis.

10. Hadis: Diri diri toprağa gömülen kız veyahut onu gömen dadısı hakkındaki hadis.

Bu şekilde Türkçe'ye tercüme ederek bu eksik bilgilerle karikatürize ettikleri hadisler aslında onların iddia ettikleri eksikliklerden münezzehtir. Onların bu tür rivâyetlerden hareketle vardıkları son nokta da şudur: “Kütüb-i sitte uydurma hadislerle doludur!” Hâlbuki böyle bir iddiayı ifade etmek, ya kasıt veyahut cehaletten başka bir sebeple açıklanamaz. Bugüne kadar değil herhangi bir İslâm âlimi, bir Yahudi, Hristiyan ve Mecûsî oryantalist, misyoner, mason bile tüm hadislerin uydurma olduğunu iddia etme cesaretini gösterememiştir.

Bu hadis inkarcılarının bu tür yanlış görüşlerini dayandırdıkları iddialar esasında son dönem oryantalistlerin iddia ve iftiralarıdır. Daha önceki oryantalist yqzarlar bile bu aşırı iddiaları kabul etmezler, hadislerin dünyanın en güvenilir haber ve bilgi aktarma metodu olan isnad metodu ile nakledildiğini itiraf ederlerdi. Hadisler konusunsa ideolojik davranan son dönemin militan oryantalistlerine ittiba edip onları taklid eden bu mealist ve modernistlerin mezhep imamı olan Yahudi Oryantalist Goldziher’in ve diğer misyoner yazarların bile hadislerin tümünün uydurma olduğunu iddia etmeye cesaret edemediğini burada hatırlatmakta fayda mülahaza etmekteyiz.

Netice olarak şunu söylemeliyiz ki, günümüz mealist, modernist, hadis inkarcısı akademisyen, yazar, sosyal medya fenomenleri kendi metodolojisine sadık davranmayan, iddia ve argümanlarını sık sık terk eden, tutarlı ve mantıklı bir hareket tarzından mahrum bir şekilde bir önceki sözü bir sonraki sözünü tutmayan bir güruhtur. Onların ele aldıkları hadisler üzerindeki yorumları cımbızlama yöntemiyle kendi mecrasından ve gerçek bağlamından koparılarak ve yanlış anlamlar yüklenerek tahrif edilen cümlelerden oluşmaktadır. Peygamber Efendimizin sözlerinde var olduğunu iddia ettikleri çelişkiler, tutarsızlıklar veya akıl ve mantık yahut bilim dışılıklar gerçekte onların anlamadıkları veya bilerek çarpıttıkları iddialarından ibarettir. Meşhur bir sözde denildiği gibi "Sofinin fikri neyse, zikri de odur!" Bu beyefendilerin kalbinde bozuk ve sapık görüşler olduğu için ayet ve hadisleri de yanlış anlıyor ve yanlış anlatıyorlar. Yukarıda maddeler halinde sıralanan hadislerin gerçek anlamını öğrenmek isteyen kardeşlerimiz merhum Molla Musa Celâlî 'nin " Hadis İnkarcılarına Cevaplar" adlı esere müracaat edebilirler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.