Ahlâk surlarımız bizimle aynı niyet ve niyazda olmayan itikadsiz, kalpsiz,vicdansız ve bu milletin derin irfanına karşı ihanet içinde olan bin renkli fitnekâr güruh, nefsin alçaklığı ile cemiyetimizi dalalet çukurlarına sevk ederek bize siper olan ahlâk duvarlarımızı bir bir yıkmaya devam ediyor...
Bunun telafisi ancak azim manevi bir himmet
Ve ağır mesuliyet yükü altında milli ahlâk kurallarına sadık kalarak topyekûn bir milletin şahlanışı ile mümkün olacağı kuşkusuz bir gerçektir.
İşte, bu karanlık tuzağı ve kötülük cephesini tanımadığımız sürece daha çok içine düştüğümüz ahvalden ötürü acı ve sızı ile inlemeye devam edeceğiz...
Canlar !
İnsan denilen varlık akıl gibi bir nimeti kendi gerçek amacı ve yaratılış kabiliyetine uygun kullanmayı tercih etmek yerine, heva ve hevesleri yücelten şeytani bir düzenin İdeolojik saiklerine aklını kurban etmesi İslam'ın hükümlerini incitmiştir.
Dünya'da şeytana işçilik yapan insan kendi eliyle tesis ettiği ve fıtri düzeni ifsad eden bedbaht zümrelere yardım etmek suretiyle hep birlikte kurdukları bu merhametsiz ve acımasız sistem büyük bir hadsizlikle Allah'a meydan okuduklarını anlayabiliyoruz.
Dünyanın gözü önünde ahlâksızlıklarını ifşa ederek fıtrata uygun olmayan görüş ve fikirleri sosyal hayatta sürekli normalleştirerek zihinsel algıları kontrol altına almaları toplumun geleceği açısından son derece endişe vericidir...
Bu bağlamda;
Hudutsuz serbestiyetin öznesi olan fıtrata zıt feminist öğretilerin doğal yaratılış programına ,kanun ve kabiliyetine uygun olmayan talepleri,kadını ucuz bir eşya gibi sosyal hayatın her köşesinde pazarlama objesi olarak görmesi asrın maddi baskı ve tazyiki altında aciz ve nefessiz bırakmaları kadınlara zulümdür.
"Kadın ile erkeğin mutlak eşitliği fıtrata uygun olmayan felsefi bir safsatadır".
Kadının erkekten üstün yönleri olduğu gibi erkeğin de kadından üstün cihetleri vardır.
Bediuzzaman gibi büyük bir fikir adamının görüşleri ışığında,mimsiz medeniyetin Kadınları hane-i saadetlerinden çıkarıp beşeri yoldan çıkarma gayretlerine mutlak surette temas etmek bize çağın belası olan hudutsuz serbestiyetin menfi çabasının toplumda tesis ettiği faciayı daha net gösterecektir.
Şöyle ki ,Kadının sosyal hayatta aklı, zekası, ahlâkı, izzeti, irfanı ve bilgisi yerine bedenini teşhir etmekle ,zevk ve eğlenceye düşkün erkeklerin üzerindeki tesiri ile varlık göstermesi ,toplumun sağlığı ve geleceği bakımından son derece önemli bir tehdit unsurudur...
"Aynı durum erkekler içinde geçerlidir."
İslami ölçülere uymayan gayrı meşru yollarla birbirini etkileyen her iki cins toplumun ahlâk düzenine karşı âdeta savaş açmıştır.
Kadın hürmete layık bir varlık olarak yaratılışındaki o güzelliği ve iltifata layık cemalini muhafaza etmesi gerekirken,
onu çarşı pazarda dekolteli kıyafetlerle sergilemesi islamın ruhunu inciten bir durum değildir de nedir?
Bu vesile ile bütün kötü nazarları üzerine çekerek iffetini ,namus ve haysiyetini değersizleştirerek kendine ve mensubu olduğu topluma yazık etmiştir...
Kadının saadeti, rahatı, hürriyeti ve aile birliği kendi yuvasıdır.
Sözlerimizin yanlış anlaşılmasına mahal vermemek için şu hususunda altını çizmek gerekiyor...
Kadınlara verilen haklar İslam ile çelismediği sürece onların savunulmasında bir sakınca yoktur.
Bizim itiraz noktamız beden teşhirciliğidir.
Uykuda olan hevesleri uyandıran beden teşhirciliği âdeta modaya dönüşmüş ve kötü ahlâk süratle toplumda gelişerek büyümeye meyil etmiştir.
Beşeriyetin yararına olmayan bu davranış bozuklukları ulvi duyguları öldürerek hem insanın saadetini temin eden dini mubine karşı ,hemde toplumun değer yargılarını yıkmaya yönelik bir taarruzdur.
İçine düştüğümüz bu ahval hayrı netice veren bir durum değildir.
Bu bakımdan çok ciddi bir terbiye sistemine ihtiyacımızın olduğu çok açıktır...
Şu dağdağalı asrın içinden geçerken gözümüzün önünde cereyan eden kötü ve uğursuz bir çok şeye şahitlik etmemiz ve acı tecrübeler edinmemiz doğrusu gelecek tasavvurmuzla ilgili hepimizi endişeye sevk etmelidir.
Hiç kuşkusuz bizi bu büyük girdabın içine sokan ve manevi bir azapla karşı karşıya bırakan en önemli sebeplerden birisi ,batı medeniyetine hastalıklı bir ruh haliyle mübtela olma illetidir.
Ülkemizde bir kısım zümrelerin batı medeniyetine kültür ajanlığı yaparak, bu milletin milli dokusuna uymayan gayrı ahlâki davranışları normalleştirme çabaları ve lânete müstahak çıplak bir medeniyet inşaa etme hevesi içinde olanlar bizim imtihan vesilemiz olmuştur.
Görüyoruz ki, bu kötülük cephesi beşerîn sosyal hayatını zehirleyerek istirahatini ve saadetini zir ü zeber etmiştir.
Gaflet perdesinin ardında zevk ve eğlence kültürü kurumsal bir hüviyete kavuşmuş,
Mevcut sistemin eliyle himaye altına alınmış ve
sınır tanımayan özgürlük sloganları büyük bir hezeyan ve hadsizliği beraberinde getirmiş ve toplumun kılcal damarlarına sirayet ederek milletin ruhunda büyük ve derin yarıklar açmıştır...
İşte mazisiyle iftihar ettiğimiz ahlâk yuvası olan bu irfan toplumunu karanlık ve bataklığa teşvik edenlerin kimler olduğunu ve bunu hangi araçlarla yaptıklarını iyice tetkik etmek zorundayız...
Haddi zatında bizim medeniyet kodlarımız insanca yaşayışı temin eden ,refah düzeyi yüksek ,ferah ve huzurlu bir toplumu inşaa eden şanlı tarihe ihtişamla mührünü basmış bir medeniyettir.
Hiç şüphesiz Hakikat şudur ki ;
Toplumsal münasebetlerde ilim,fen,ve sanatla ilerlemeyi teşvik eden bir büyük medeniyetin varisleriyiz...
Ancak;
Yukarıda söz ettiğim gibi bizimle aynı medeniyet anlayışına sahip olmayan ve aynı istikameti paylaşmayan ve bizi kâinattaki ve yaratılıştaki ilahi gayeden uzaklaştıran ,nefsin tecavüzünü meşrulaştıran, dünya için ahiretini unutan ,manasız ve faidesiz yaşayan ve ölen bir yığın batı menşeli insan ,bu milleti kendi ruh köklerinden, medeniyet kodlarından uzaklaştırarak çağın ve insanlığın saadetini tarumar etmiştir...
Bugün geldiğimiz nokta İslam medeniyetinin tam zıddı olan dış kaynaklı zehirli bir tohum bu İrfan ve ahlâk yuvası olan topraklarda ekilmiş ve söz konusu zehirli tohum sarmaşık gibi bedenimizi sarıp sarmalayarak zehirlemiş ve âdeta bu milletin tekrar o eski ihtişamlı tarihine geri dönmesini geciktirerek,milletin terakki'ye meyilli olan kabiliyetine kelepçe vurmuştur.
Üzerinde bir medeniyet inşaa ettiğimiz ve adına Dünya denilen gezegen, teknolojik çağın getirisiyle birlikte büyük bir köye inkılâb etmiştir.
Şu da bir gerçektir ki ;Global internet dünyasının insanın daima cebinde ve elinde dolaşması dünya halklarına çok şey kazandırdığı gibi bir çok manevi varlıklarımızın kaybolmasına sebep olmuştur...
Asya'nın bozkırlarından,Afrika kıtasına,oradan Arabistan çöllerine ve Amerika kıtasına ulaşmak ve iletişime geçmek elinizdeki ve masa başında ki bir tuşa bağlıdır..
İşte,bu büyük köyde sevgiyi, paylaşmayı, merhameti,şevkati yücelten medeniyet anlayışımızın karşısında,
Gaddar,hilekâr,dışı süslü fakat içi pis, kötülük cephesinin habis ruhlu olan mimsiz medeniyetin bize sunduğu tek kelimeyle büyük bir vahşettir...
Mimsiz medeniyet dünya halklarını bir büyük gayya çukurunun içine düşürmüş ve tüm çirkinliği ile toplumsal hayatta emniyeti ortadan kaldırmıştır.
Gelinen nokta ne yazıktır ki ,çok elem vericidir. Aileler güvende değil, çocuklar emniyet altında değil, kadınların cismani varlıkları tehdit altında, erkekler gafletin verdiği sarhoşlukla hevesine düşkün burnunun ötesini göremez hâle gelmiştir.
İslâm milletleri Allah'ın ipine sımsıkı sarılarak kendi medeniyet kodlarına geri dönmelidir.
Aksi taktirde batılın hakimiyeti altında hak İzzettini ve şerefini koruyamayarak sürünmeye devam edecektir...
Vesselam...