Makama atanır atanmaz, makamın kapılarını halka kapattı. Ziyaretleri randevuya bağladı. Randevuyu da öyle herkese vermedi.
Ama,
Ahmed-i Xanî'nın makamına gidip;
"Sizi de bekleriz..." diye, sosyal medya hesabında paylaşım yaptı.
Kütüphaneler oluşturdu.
Milyon adete yakın denilebilecek sayıda kitap aldı.
Aldığı kitaplar arasında Ağrılı hiçbir yazar ve şairin kitabı yoktu.
Onlara,
"Sizden haberim yoktu, bütçe bitti..." dedi.
Ama,
Aylar sonra gidip sırtını dayadığı cemiyetin bir yazarından on bin adet kitap aldı.
Çocuklarla bir araya hiç gelmedi.
Reklam haber için bir araya geldiği çocuklara bile mesafeli durdu.
Formaliteler dışında makamdan dışarıya çıkmadı.
Öyle ki meslektaşlarının oluşturduğu sendikaların bile düzenlediği hiçbir etkinliğe katılmadı.
Ama,
Sivil toplumun oluşturduğu "Gazze Mitingi"nde en önde bulundu, hatta konuşmacıymış gibi poz verdi.
Temsil ettiği kurum dip yaptı.
Kurumlarda olan onbinlerce çocuk cehaletle karşı karşıya kaldı.
Mesela:
Aydınlanmak için kırsaldan gelen kız çocukları barınacak yer bulamadı.
Memleketin en zeki çocukları bir meczuba emanet edildi.
Ast üstünü takmadı.
Otel kurumlar arpalığa çevrildi...
Ama,
Bakana gitti, cemiyet temsilciliğinden dolayı daha büyük bir makam istedi.
Meslektaşlarını düşüncelerine göre sınıflara ayırdı.
Kendisi gibi düşünenlerin ortamını cennete çevirdi.
Kendi düşüncesinden olmayanların ise yasal haklarını bile engellemeye çalıştı.
İktidarın il başkanına,
"Siyasetin olmazsa olmazlarındaysa yapayım..." diyecek kadar göbekten bağlıydı.
Ama,
Yerel seçimlerde gidip iktidar partisinin aleyhine çalıştı, oyları başka bir partiye istedi.
Hani,
Bir gün mutlaka hata yapıp yakayı ele vereceksin.. anlamında kullanılan bir atasözümüz var ya:
"Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge."
Sanırım bu çekirge, kurnaz çekirge!
Belki yüz oldu sıçrıyor ama daha yakayı ele vermiş değil.