Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Ağrı’nın Diyadin ilçesinin sağlık turizmi potansiyelini henüz keşfedememiş bir cennet olduğunu söyledi.
Karakösehaber internet sitemize açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Faruk Kaya, termal turizmin sağlık turizminin bir parçası olarak öneminin her geçen gün giderek arttığını söyledi. Türkiye’nin termal kaynaklar açısından dünyanın en zengin yedi ülkesinden biri olduğunu ve Avrupa'da ise birinci sırada yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Faruk Kaya, “Ülkemizin termal suları, debi ve sıcaklıklarının yanı sıra sahip oldukları çeşitli fiziksel ve kimyasal özelliklerle Avrupa'daki termal sulardan üstün nitelikler taşımaktadır. Ancak, termal turizmde diğer ülkelerle aynı başarıyı yakaladığımızı söylemek zor. Türkiye genelinde 46 ilde yaklaşık 190 kaplıca tesisi bulunmaktadır, ancak bu tesislerin toplam yatak kapasitesi oldukça düşük ve çoğunluğu modern standartlara uygun değildir” dedi.
Türkiye’de yaklaşık 1.000 adet jeotermal kaynak bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Faruk Kaya, “Ülkemizin jeotermal potansiyeli 31.500 MW olup, bu potansiyelin %78'i Batı Anadolu'da, %9'u İç Anadolu'da, %7'si Marmara Bölgesi'nde, %5'i Doğu Anadolu'da ve %1'i diğer bölgelerde yer almaktadır. Termal turizmin son yıllarda hızla yükselmesinde çeşitli faktörler etkili olmuştur. İnsan sağlığının giderek daha önemli hale gelmesi, turistlerin beklentilerinin zaman içinde değişmesi, Avrupa ülkelerindeki yaşlı nüfus oranının artması, termal turizmin yılın her ayında uygulanabilir olması, tedavi süresinin uzunluğu ve insanların kimyasal ve yapay tedavilerden kaçınma isteği, bu faktörler arasında yer almaktadır. Türkiye termal turizm potansiyeli bakımından oldukça zengindir. Özellikle kırsal yörelerin ve küçük ilçelerin ekonomik olarak gelişmelerinde termal turizmin lokomotif etkisi oldukça önemlidir. Nitekim Sandıklı, Haymana, Kızılcahamam, Simav, Gönen, Gazlıgöl gibi yerleşmelerin bugünkü durumlarına gelmelerinde en önemli etken termal turizm potansiyelleridir” ifadelerini kullandı.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat-Van Bölümü’nde yer alan Diyadin kaplıca sularının sıcaklık değerinin 40-70 °C arasında değiştiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Faruk Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Doğu Anadolu jeotermal alanı içerisinde bulunan sahada tektonik hatlar üzerinde oluşmuş çok sayıda sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Kaplıca sularından Köprü Kaplıcası’nın 39-59 °C, Davut Kaplıcası’nın 23-70° C, Yılanlı Kaplıcası’nın 40° C, Tazekent Kaplıcası’nın 42 °C, Kireçtepe’de Bekir Özer Mevkii’ndeki kaynağın 68 °C, Fatma Hanım Mevkii’ndeki kaynağın 67 °C, Gelereş Tepe’de N ve NE’sundaki (Kuzey ve Kuzeydoğu) kaynakların 33-63°C sıcaklığa ulaştıkları tespit edilmiştir.
Termal tedavi amacıyla çok eskiden beri yararlanılan kaplıcaların bulunduğu Diyadin jeotermal sahası yaklaşık 48 km² kadar olup, bunun 24 km²’si potansiyel jeotermal sahası durumundadır. Doğu Anadolu Jeotermal Alanı içerisinde bulunan sahada tektonik hatlar üzerinde oluşmuş çok sayıda sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Nitekim bunlardan en önemlilerini Köprü, Yılanlı, Davut ve Tazekent kaynakları oluşturmaktadır.”
Su sıcaklığının 40-70 °C arasında değişen kaplıca sularının bikarbonat, klorür, sülfat, kalsiyum, karbondioksit gazı içermesi ve toplam mineralizasyonun 1 gr/lt olması nedeniyle şifa özelliği taşıdığını ve birçok hastalığın tedavisinde yararlanıldığını belirten Prof. Dr. Faruk Kaya, “Diyadin Kaplıcaları’ndan yararlananların büyük çoğunluğunu yakın çevreden gelenler oluşturmaktadır. Ağrı, Doğubayazıt ve Iğdır kentleri ile çevresindeki yerleşmelerden çok sayıda ziyaretçinin geldiği kaplıcalar özellikle Haziran ve Eylül ayları arasında yoğunlaşmaktadır. Kaplıcalara tedavi amaçlı gelen ziyaretçilerin çoğunu günübirlik gelenler oluştururken ilçe dışından gelenlerin bir kısmı ise en fazla bir haftalık süre için kalmaktadır. Tedavi amacıyla kaplıcalara gelenlerin çoğu genellikle kendilerine ait kamp çadırlarında barınmaktadır. Ayrıca çok modern olmasa da son dönemlerde inşa edilen lokanta, otel, pansiyon ve kahvehane gibi tesislerde bulunmaktadır. Ancak konaklama imkânlarının yeterli olmaması nedeniyle kaplıcalara daha ziyade günübirlik ziyaretler yapılmaktadır” diye konuştu.
“Diyadin de günümüze dek yapılmış en kaliteli konaklama ve kaplıca tesisi, Vali Lütfi Yiğenoğlu Termal Otel ve Kaplıca Tesisidir” diyen Prof. Dr. Faruk Kaya, “Yapımına 1999 yılında başlanan ve 2000 yılında 3 yıldızlı olarak hizmete giren ancak daha sonra iyi işletilemediği için yıldızları iptal edilen özel idareye ait Termal Otel 34 oda ve 72 kişilik yatak kapasitesine sahiptir. Bir açık ve üç kapalı havuza termal su verilen ve lokanta, jimnastik, fizik tedavi, sauna, konferans, bilardo ve masa tenisi salonları da olan tesis yanlış özelleştirme sonucu günümüzde maalesef atıl durumdadır. Diyadin’de termal kaynaklara dayalı yüksek bir sağlık turizm potansiyeli mevcut olup, bu potansiyel kaynak değerlendirmeyi beklemektedir. Sağlık turizmi açısından mevcut tesislerin yetersiz olduğu Diyadin’de son yıllardaki talep karşısında modern konaklama tesislerinin ve yıldızlı otellerin olmayışı, tanıtım yetersizliği, güvenlik endişesiyle gerekli tesis ve yatırımların yapılmamış olması, kaplıca turizminin istenen ve beklenen düzeyde gelişmesini sağlayamamıştır. Sağlık turizmi ve Seracılık faaliyetlerinin artması, bölgenin beşeri ve ekonomik yapısını etkileyeceği gibi, mekânsal yapısında da önemli değişiklikler meydana getirecektir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Faruk Kaya, Diyadin kaplıcalarını sadece yerel değil, aynı zamanda ulusal/uluslararası alanda da tanınan ve tercih edilen bir sağlık turizmi destinasyonu haline getirebilmek için yapılması gereken yatırımlar ve alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı:
“Yüksek standartlarda oteller, spa merkezleri ve sağlık turizmine uygun klinikler inşa edilmeli,
Havaalanı, otoyol ve demiryolu bağlantıları gibi ulaşım altyapısı güçlendirilerek Diyadin'e erişim kolaylaştırılmalı,
Diyadin kaplıcalarını tanıtmak için ulusal/uluslararası fuarlar, konferanslar ve medya kampanyaları düzenlenmeli,
Sosyal medya, web siteleri ve diğer dijital platformlarda etkin tanıtım stratejileri uygulanmalı,
Özel sektör yatırımlarını çekmek için vergi indirimleri, teşvikler ve diğer mali avantajlar sağlanmalı,
Özel sektörün sağlık ve turizm alanlarında yapacağı yatırımlara yönelik destek programları oluşturulmalı,
Kaplıca ve otel personelinin profesyonel hizmet sunabilmesi için eğitim programları düzenlenmeli ve ulusal/uluslararası sertifikasyonlar sağlanmalı,
Tesislerin uluslararası standartlarda yönetilmesi için kalite kontrol ve denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Sağlık turizmi alanında çalışacak doktor, fizyoterapist ve diğer sağlık profesyonellerinin istihdamı sağlanmalıdır.
Kaplıca tedavileri ile birlikte modern medikal tesisler de inşa edilerek kapsamlı sağlık hizmetleri sunulmalıdır.
Kaplıcaların doğal yapısını ve çevresini korumak için çevre dostu uygulamalar hayata geçirilmelidir.
Bölgedeki tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve tanıtılması sağlanmalıdır.
Ayrıca kaplıcaların çevresinde kayak merkezleri ve diğer kış sporları tesisleri inşa edilerek, doğa yürüyüşleri, bisiklet parkurları ve diğer doğa aktiviteleri için alanlar oluşturularak bölgenin cazibesi artırılabilir.”