Karakösehaber internet sitemize açıklamalarda bulunan Tarihçi Özgür Aslan, şehrin konut mimarisinin oluşumunda temel etkinin milletimizin örf ve adetlerinden kaynaklanan hayat tarzı ve ihtiyaçları olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra gelenekler, iklimin ve coğrafyanın zorlayıcı gerekleri de bu oluşumda önemli rol oynadığını dile getiren Özgür Aslan, “Muş'ta bulunan evler, genellikle avlu (havuş) gerisinde yükselen iki katlı yapılardan oluşur. Eski Muş evlerinin genel plan şemaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki diğer şehirlerdeki evlerle benzerlik göstermektedir. Sokakla bağlantılı cümle kapısından geçilerek girilen "havuş"un yanında tandırlık, erzak deposu ve çardak görevi gören ağaç altı oturma alanları yer alır. Çoğu evde ahır da bulunmaktadır. Bu yapılar, hem yaşam alanı hem de tarımsal ve hayvansal ihtiyaçları karşılayacak şekilde tasarlanmıştır” dedi.
Pencere kenarlarının Selçuklu kültürünün etkisiyle miğfer kubbe tarzında inşa edildiğini ve dışarıdan bakıldığında miğfer görünümü bariz bir şekilde kendini gösterdiğini söyleyen Özgür Aslan, “Pencerelerde cumba yerine önem verilmiş, bu kısmı desteklemek amacıyla sade korkuluklar kullanılmıştır. Giriş kapıları çift kanatlı olup genellikle metal ağırlıklı yapılmakta ve sade görünümlü kapı tokmakları ile tamamlanmaktadır. Kapıların içeri açılan kısmında girişi sağlayan bir basamak yüksekliğinde seki bulunur.
İç kısımda, alt kat genellikle mutfak, banyo, tuvalet ve zahire odası ile merdiven boşluğunu oluşturan antrelerden oluşur. Üst katta ise geleneksel Türk evlerinde yer alan sofa ile cepheye bakan salon bulunmaktadır. Bu salon, daha çok sohbet amacıyla kullanılmakta olup, tüm odalar bu salon etrafında sıralanır. Evlerde mekanları birbirine bağlayan kapılar basit ve gösterişsizdir. Kapı boyutları, bulundukları konuma ve fonksiyonlara göre değişiklik göstermektedir” diye konuştu.
Evlerin duvar kalınlığının 60-70 santim olup, bu dolgu duvarların iç mekanlarda loş bir hava yarattığını kaydeden Özgür Aslan, “Döşemeler alt katta sıkıştırılmış killi toprak veya düzgün sal taşları ile, üst katlarda ise ahşap malzeme ile kaplanır. Her odanın pencere önünde yüksekliği 30-50 santim, genişliği 50-90 santim arasında değişen sedirler bulunur. Mutfak, evin en önemli ve geniş alanlarından biridir ve ocak içerir. Yemek odasının hemen altında bulunan mutfaktan yiyecek ve içecekler, asansörvari bir makara sistemi ile duvar içerisindeki boşluktan yemek odasına taşınır.
Alt katta bulunan banyonun en ilginç özelliği, günümüz küvetini andıran, suyun etrafa sıçramasını engelleyen, köşeye yapılmış "çol" adı verilen bir kısmın bulunmasıdır. Evin iç duvarlarında, saman, keçi kılı ve sönmüş kireç karışımı bir tür harç sıva olarak kullanılır. Bu sıva, sonradan badana yapılarak tamamlanır. Dam kısmı ise kalın areğanlar üst üste konularak, aralarındaki boşluklar meşe çeperi ile doldurulur ve üstü önce çamur, sonra toprak ile örtülerek yapılır.
Günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş, modern yapıların gölgesinde kalan geleneksel Muş evlerinden birkaçına şehir merkezinde rastlamak mümkündür. Bu evler, hem tarihi hem de kültürel miras olarak korunması gereken önemli yapılar arasında yer almaktadır. Muş'un bu eşsiz mimari dokusu, geçmişten günümüze uzanan bir kültürel zenginliği gözler önüne sermektedir” şeklinde konuştu.