Mum ışığındaki ateşin çıkardığı ufacık yangından bahsetmiyorum.
Meşalelerin yakılmasından ortaya çıkan yangından bahsetmiyorum.
Yerleşim yerleri başta olmak üzere can, mal, anız, toprak, ev, insan, keçi, koyun, kedi, köpek, karınca, her ne varsa... Tamamını diri diri yakan, Diyarbakır ve Mardin'i mahveden yangından bahsediyorum..
Yangının çıkma sebebi DEDAŞ mıdır yoksa başka bir sebepten mi kaynaklandı bunu net bir şekilde ortaya çıkardıktan sonra yorum yapmak daha doğru olacaktır fakat yangının ortaya çıkma sebebi ile sebep olduğu can, mal kaybından ziyade toplumun buna verdiği tepki çok daha önemlidir. İşte ben tam da bu konuyu ele almak amacıyla bu yazıyı yazıyorum.
Çanakkale'de ormanlar yandı, ciğerlerimiz yandı, nefes almamıza vesile olan ormanlarımız yandı..
Geçmiş olsun bütün Çanakkale'ye ve tüm Türkiye'ye..
Aynı şekilde herhangi bir yerde deprem olduğu zaman ne yazık ki insanlar acaba Doğu'da mı yoksa Batı'da mı deprem oldu? Sorusunu sorduktan sonra yorum yapıyor..
Eğer ki doğuda bir felaket yaşanmış ise ya tepkisiz kalıyor ya da' 'İyi ki de olmuş' diyor. Fakat böyle olmamalı, bizim esasında çözmemiz gereken ana mesele budur..
Diyarbakır'daki yangının ihmaller doğrultusunda ortaya çıktığına yönelik siyasiler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri peş peşe açıklamalar yapa dursun...
Bizler bu yangının insanlar tarafından nasıl yorumlandığına odaklanmalıyız. Yani eğer ki bu yangın Diyarbakır'da çıkmış ise buna sevinmeli miyiz?
Vicdan denen şey tatile mi çıktı? Ahlak nerede kaldı? Sözüm ona cuma günleri camileri tıkır tıkır dolduran kişiler bile böyle bir konu ile alakalı abuk subuk yorum yapabiliyor. Demem o ki bir yerde bir felaketin oluşmasına sebep olan her kimse önce kendi vicdanı yansın.. Manevi açıdan problemler yaşasın, kafayı yiyecek duruma gelsin, ondan sonra anlasın karşısındaki insanın ya da şehrin artık burası Çanakkale olur ya da Diyarbakır olur ya da herhangi bir yer olur... Oradaki insanların yaşamları başta olmak üzere vicdana, çevreye, topluma, ahlaka, inanca verilecek zarar çok daha büyük olacaktır..
Herkesin elini vicdanına koyması ve buna göre yorum yapması ya da konuşması lazım..
Doğu ile Batı ayrımını bir elmanın iki yarısı gibi farklılaştırmak hiç kimseye fayda sağlamaz. İnsanın önce insan olması lazım diyorum bütün yazılarımda... Sonra Müslüman olacak, önce insan olma özelliklerini taşıyacak sonra Müslüman olacak..
Eğer ki bir kişi vicdanını tamamen kazanamamış ise tam manasıyla vicdan sahibi olmamış ise o kişiden her türlü kötülük beklenir...
Devletin kasasından yangının meydana geldiği il valiliklerine para aktarıldığı söylendi. Bunlar valiliklerin resmi internet sayfalarından açıklandı. Öncelikli olarak bu yangın neden ortaya çıktı? Bu sorunun cevabının aşikar bir şekilde ortaya çıkarılması ve toplum ile paylaşılması gerekiyor. Daha sonrasında yaraların sarılması ile maddi zararların giderilmesi ile ilgili gerekli çalışmaların hiç vakit kaybetmeksizin derhal gerçekleştirilmesi gerekiyor..
Devletimiz var olsun.. Allah devletimize zeval vermesin.. devletin belirli ilkeleri vardır Bu ilkeler değişmez. Örneğin sosyal devlet ilkesi gibi.. Peki nedir sosyal devlet ilkesi? Diyor ki 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' Yani Devlet; insanına, halkına zarar geldiği zaman, bela ya da musibet geldiği zaman bu musibeti ortadan kaldırmak amacıyla bütün gayretlerini seferber eder..
Klavye kahramanlığı yapıp devlete laf atanlar hadlerini bilsinler. Öncelikle devletin bir eksikliği yoktur, olmaz, olamaz da.. Fakat az önce dedim ya iyi ki de Diyarbakır'da yangın çıktı düşüncesini taşıyan bir kişiyi devletin yüksek mertebelerinin birine oturttuğunuzda o zaman vay halimize ..
Yani devletin şahsında herhangi bir problem yok fakat devleti yönetenler ya da devletin kurum ve kuruluşlarında koltukları işgal etmiş Doğu insanı Batı insanı şeklinde ayrımcı bir şekilde bakan kişiler bazen çok daha kötü şeylerin olmasını dahi talep edebilir.
Örneğin Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi yıkıp geçen 6 Şubat depremlerin üzerinden uzun zaman geçti, neredeyse unutuldu artık. Hiç kimse artık orada yaşayan insanların neler yaşadığını bilmiyor neden çünkü televizyon kanalları artık orayla alakalı çok az yayın yapıyor. İnsanı yaşatacaksın ki, o enkazın altından çıkaracaksın ki, orayı tekrar onaracaksın ki devlet yaşasın.. Unutmayacaksın, unutturmayacaksın. Felaketler, musibetler, toplumun başına sık sık gelecektir elbette.
Örneğin şimdi ben bu yazıyı yazarken kim bilir Türkiye'nin neresinde ya da dünyanın neresinde yeni bir deprem meydana gelmiştir.. Böyle durumlarda direkt devlete sallamak olmaz.. Bu tip durumlarda direkt ona buna laf çatmak olmaz.. Öncelikli olarak net bir şekilde durumu anlamak gerekir. Acaba gerçekten bir ihmal var mıdır, sebebi nedir? Örneğin Diyarbakır'daki yangın neden ortaya çıktı, Bunun sebebi nedir, sonuçları neler oldu, can kaybı varsa olmak üzere mal kaybı ile maddi açıdan ortaya çıkan zaiyat nedir, ne kadardır bu zayiatını giderilmesi için neler yapılabilir, neler yapıldı, neler eksik kaldı, her şeyi dosdoğru bir şekilde bilmek gerekir.. Ondan sonra konuşmak ya da yazmak gerekir.