![Prof. Dr. Faruk Kaya](https://i.karakosehaber.com/c/60/180x180/s/dosya/koseyazar/der-001.jpeg)
Kayıp Karlar: Ağrı'nın Değişen İklimi
Prof. Dr. Faruk Kaya
Küresel iklim değişikliği, sadece tropik adalarda ya da kutup bölgelerinde değil, karasal iklimin sert koşullarıyla bilinen Anadolu’nun doğusunda da etkisini göstermeye başlıyor. Ağrı ili, yüzlerce yıldır sert kışları ve sıcak yazlarıyla bilinirken, son yıllarda bu düzende çarpıcı değişiklikler yaşanıyor. Bu yazıda, küresel ısınmanın Ağrı iklimi üzerinde oluşturduğu etkiler ve bu etkilerin toplumsal yaşamı nasıl dönüştürebileceği ele alınacak.
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat-Van Bölümü’nde yer alan Ağrı, 11.099 km² yüzölçümüyle çeşitli topografik özelliklere sahip yüksek ve engebeli bir coğrafyayı kapsar. Karasal iklimin etkileri, uzun şiddetli kışlar ve sıcak yaz mevsimleriyle kendini belli eder. Uzun dönemin meteorolojik verileri, Ağrı’nın yıllık ortalama sıcaklık değerini 6,3°C olarak kaydetmiştir. Bununla birlikte Ağrı kentinin batısına doğru gidildikçe sıcaklığın tedricen azaldığı, buna karşılık doğuya doğru gidildikçe kademeli bir şekilde arttığı görülür. Yıllık sıcaklık değeri, Eleşkirt’te 6,2˚C, yükseltinin doğuya doğru kısmen azaldığı Doğubayazıt’ta ise 9,2 ˚C’dir. Bu değerler Ağrı’nın diğer ilçeleri olan Patnos’ta 7˚C, Diyadin’de 4,9˚C, Hamur’da 6˚C, Taşlıçay’da 5,7˚C ve Tutak’ta ise 7,3˚C’dir. Yıllık ortalama sıcaklığın kısa mesafelerde farklılık göstermesi yöreler arasındaki engebeli relief, karasallığın etkisi ve yükselti farklarıyla izah edilebilir.
Yağış miktarı ise 523,9 mm ile Doğu Anadolu ortalamasının altındadır. Ağrı ilinin yağış özellikleri üzerinde de yükselti ve topoğrafya şartlarının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ağrı’nın yağış özellikleri incelendiğinde uzunca bir dönemin rasat sonuçlarına göre Ağrı ilinin sahip olduğu coğrafi konumu nedeniyle yerel ölçülerdeki küçük sayılabilecek farklılıklar dışında, genel olarak yarı nemli bir geçiş iklim tipinin hüküm sürdüğü söylenebilir.
Yörede tespit edilen mutlak ekstrem sıcaklıkların yıl içerisindeki dağılışında önemli farklılıklar gözlenmektedir. Ağrı’da en düşük sıcaklık değerleri aralık, ocak, şubat ve mart aylarında kaydedilmiştir. Ağrı’da ölçülen en düşük sıcaklık değeri -45,6˚C olup, 20 Ocak 1972 tarihinde kaydedilmiştir. Bu değer aynı zamanda, Türkiye ve Ortadoğu’da kaydedilen en düşük sıcaklık değeri olarak da kayıtlara geçmiştir. En yüksek sıcaklık derecesi ise 11 Ağustos 1961 tarihinde kaydedilen 39,9˚C’dir. Temmuz ve ağustos aylarında ortalama yüksek sıcaklık değerleri de, maksimum sıcaklık değerleri gibi oldukça yüksektir.
Sıcaklığın günün herhangi bir saatinde 0˚C’nin altına düştüğü (donlu günler) günlerin toplamı Ağrı’da yaklaşık yıllık 156 gün, Patnos’ta 145 ve Doğubayazıt’ta 129 gündür. Bu değerler ışığında Ağrı’da şiddetli bir karasal iklimin olduğu ve bu iklim şartlarının sosyoekonomik yapıyı oldukça olumsuz olarak etkilediği söylenebilir.
Küresel ölçekte son zamanlarda yaşanan iklim salınımları Ağrı’da da etkisini hissettirmektedir. Nitekim son yedi yılda, Ağrı’nın uzun yılları kapsayan ortalama yıllık sıcaklık değeri olan 6,2°C’den 8,6°C’ye yükselirken, yıllık yağış miktarı da 523,9 mm’den 465,8 mm’ye kadar gerilemiştir. Kar yağışlı günlerin sayısı ise 48 günden 29 güne kadar düşmüştür. Bu dramatik değişimler, hem tarımsal faaliyetleri hem de günlük yaşamı olumsuz etkilemekte ve gelecek açısından endişe uyandırmaktadır.
Tarımsal faaliyetler ve su kaynaklarının beslenmesi açısından son derece önemli olan kar yağışlarının miktarı ve etkisi de Ağrı’da giderek azalmaktadır. Örneğin, Şubat 1985’te 225 cm’ye kadar ulaşan kar kalınlığı, günümüzde yaklaşık 10 - 15 cm’ye kadar düşmüştür. Bu azalma, kar yağışlarının su kaynaklarını besleyen temel unsurlardan biri olduğu bölgede ciddi su sıkıntılarının yaşanmasına ve gelecekte bu sıkıntının artarak devam edeceğine işaret etmektedir. Kar yağışının azalması, baraj ve göllerde biriken su miktarını sınırlarken, tarımda sulama için gereken suyun karşılanmasını güçleştirmektedir. Ayrıca, hayvancılığın yoğun olduğu bölgede çayır ve meralardaki otlakların yeterince beslenememesi de bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.
Bütün ülkede olduğu gibi Ağrı’daki su kaynakları da yaşanan bu değişimden etkilenmektedir. Örneğin, bölgenin önemli su kaynaklarından biri olan Balık Gölü’nün, artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarı nedeniyle her geçen gün su seviyesi düşmektedir. Aynı şekilde Patnos barajı ve Yazıcı Baraj Gölü’nde de su seviyesinin kritik düzeylere indiği gözlemlenmektedir. Elbette bu durumda doğal faktörlerle birlikte beşeri faktörlerin olumsuz etkilerini de göz ardı etmemek gerekir. Bu durum, hem tarım arazilerinin sulanmasını zorlaştırmakta ve hem de içme suyu temininde gelecek açısından ciddi tehditler oluşturmaktadır. Kuraklık tehdidi, yalnızca mevcut kaynakların azalmasıyla sınırlı kalmamakta; aynı zamanda bölgenin tarım ve hayvancılık gibi temel ekonomik faaliyetlerinin geleceği açısından da tehlike çanları çalmaktadır.
Ağrı’daki değişimler, aslında daha geniş bir küresel tablonun parçasıdır. Grönland’daki buzul erimeleri, dünya deniz seviyelerini yükseltirken, Anadolu gibi iç bölgelerde kuraklığa ve tarımsal verimliliğin azalmasına yol açmaktadır. Ağrı’da iklim koşullarının değişimi, yalnızca meteorolojik bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir problemdir. Bu gerçeklerle yüzleşirken, sürdürülebilir kalkınma planlarının önemini yeniden düşünmek gerekiyor. Ağrı gibi özellikle karasal iklimin etkili olduğu bölgelerde, doğayla uyumlu tarım ve hayvancılık modelleri geliştirmek, hem bölge halkı hem de gelecek nesiller için bir zorunluluktur.