Prof. Dr. Faruk Kaya

Türkiye'nin Jeopolitik Gerçekliği ve İç Cepheyi Sağlam Tutmanın Önemi

Prof. Dr. Faruk Kaya

Türkiye, coğrafi olarak bir köprü, kültürel açıdan bir merkez, ekonomik bakımdan bir geçiş noktası ve stratejik anlamda önemli bir bölgedir. Bugün bu jeopolitik gerçeklik, Türkiye’yi enerji hatlarının geçiş noktası, küresel ticaret yollarının merkezi ve bölgesel güvenlik politikalarının odağı haline getirmiştir. Ancak bu Jeopolitik gerçeklik aynı zamanda ülkenin, sürekli bir tehdide maruz kalmasının da başlıca nedenidir. Bu tehditleri oluşturan güçler, çeşitli yöntemlerle amaçlarına ulaşmaya çalışmış ve bu girişimler zamanla farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Bu yöntemler dostane görünümden ekonomik baskıya, savaştan iç karışıklığa kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Günümüzde açık savaş yerine, anarşi ve terör yoluyla ülkeleri zayıflatmayı amaçlayan sinsi plan ve projeleri içeren stratejiler uygulanmaktadır.

Türkiye’nin stratejik konumu, bu topraklar üzerinde güçlü olmayı zorunlu kılmakta ve bundan dolayı da öncelikli olarak, millî birlik ve bütünlüğümüzü koruyarak ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmemizi zaruret haline getirmektedir. Türkiye'nin jeopolitik konumu, tarih boyunca dünya siyaseti ve güç dengelerinde merkezi bir rol oynamıştır. Bu noktada, Türkiye'nin jeopolitik gücünü sürdürülebilir kılmak için iç cepheyi sağlam tutmanın önemi her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir. İç cepheyi tahkim etmek, sadece siyasi veya askeri alanda değil, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda da dayanıklılığı artırmak anlamına gelir.

Jeopolitik konumu nedeniyle daima küresel güçlerin ilgisini çeken Türkiye, İbni Haldun’un toplumsal yaşam ve uygarlık için gerekli gördüğü üretim, dayanışma ve savunma unsurlarını güçlendirmek zorundadır. Ülkemiz üzerinde hain emelleri olan güçlerin maşa olarak kullandıkları terör sorunu çözülemedikçe, toplumsal barışı sağlamak ve istenilen kalkınma seviyesine ulaşmak oldukça zordur. Ülkemizin insan gücünü ve ekonomik kaynaklarını tüketen iç çekişmeler, tüm mazlum milletlerin son umudu olan Türkiye’nin de zayıflaması anlamına gelmektedir.

İç cepheyi sağlam tutmak, toplumsal birlik ve beraberliği korumak, sosyoekonomik dayanıklılığı artırmak demektir. Çünkü dış tehditlere karşı en güçlü savunma, içeride güçlü bir dayanışma ve istikrar ile mümkündür. Bu bağlamda, Türkiye'nin farklı coğrafi bölgelerindeki potansiyel kaynakları değerlendirerek sosyo-ekonomik kalkınmayı desteklemek, milli güvenliğin de bir parçası olarak ele alınmalıdır.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi büyük ölçüde terörden etkilenen bölgelerdeki doğal kaynakların ve tarım potansiyelinin etkin kullanımı, bölgesel kalkınmayı hızlandırmak ve iç cepheyi güçlendirmek açısından son derece önemlidir. Örneğin bölgedeki jeotermal kaynakların seracılık başta olmak üzere çeşitli alanlarda etkin bir şekilde değerlendirilmesi, sadece yöre halkının refahını artırmakla kalmaz, aynı zamanda Türkiye’nin enerji bağımsızlığına ve tarımda kendine yeterlilik hedeflerine ulaşmasına da katkıda bulunabilir. Bu tür yatırımlar, bölgesel eşitsizliklerin azaltılmasına ve toplumsal uyumun güçlendirilmesine doğrudan katkı sunar. Dolayısıyla toplumsal huzur ve güvenin tesis edilerek iç cephenin tahkim edilmesi, başta söz konusu bölgeler olmak üzere ülkemizin topyekûn kalkınması ve ekonomik büyümesine ivme kazandıracaktır.

Bugün Türkiye'nin jeopolitik konumu nedeniyle maruz kaldığı dış baskılar ve tehditler göz önüne alındığında, iç cepheyi sağlam tutma çabalarının sadece bir strateji değil, bir zorunluluk olduğu açıktır. Toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelerek milli çıkarlar doğrultusunda hareket etmesi, ülkemizin dünya siyasetindeki konumunu güçlendirecek ve uluslararası arenada daha güçlü bir aktör haline gelmesini sağlayacaktır.

Türkiye'nin dünya siyasetindeki etkinliğini sürdürebilmesi, yalnızca askeri veya diplomatik gücüne değil, aynı zamanda içerideki dayanıklılığına da bağlıdır. Kaynaklarımızın doğru kullanılması ve iç cephedeki birlik ve beraberliğin sağlanması, Türkiye’nin bölgesel ve küresel arenadaki gücünü perçinleyecektir.

Türkiye’nin geleceğe daha güçlü bir şekilde yürümesi için toplumun tüm katmanlarıyla iç cephede sağlam bir yapı inşa etmeli ve bu yapıyı ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma ile desteklemeliyiz. Böylece, dışarıdan gelen her türlü tehdit ve baskıya karşı daha dirençli, daha istikrarlı ve daha güçlü bir Türkiye inşa etme yolunda emin adımlarla ilerleyebiliriz.

Yazarın Diğer Yazıları