
Oruç tutamayanların dikkat edeceği önemli bazı durumlar
Prof. Dr. M. Salih GEÇİT
Fıkıh kitaplarında oruç tutmamayı mubah kılan durumlar söz konusu olduğunda dikkat edilmesi gereken bazı ince meseleler ve ayrıntılı hükümler geçmektedir.
Aşağıda asrımızın yetiştirdiği alimlerimizden Halil Gönenç Hocamızın son derece önemi kitabı olan Büyük Şafii İlmihali adlı kitabından bazı önemli meseleleri nakledeceğiz:
Küfür halinde iken veya çocuk veya deli iken oruç tutmadığı günler için kaza yoktur. Yalnız bir kimse mürted olur ve riddet halinde iken delilirse oruç tutmadığı günleri kaza etmekle mükelleftir.
Oruç tutmayan, hasta veya misafir olan kimsenin özrü zail olunca akşama kadar imsâk (Oruçlu gibi, yemek, içmek ve cinsi mukarenetten içtinab) etmesi sünnettir.
Misafir, Ramazan-ı şerifin akabinde mukim olur veya hasta iyileşirse Ramazan’dan sonra oruçlarını kaza edecekler.
Bir kimse muayyen bir ay oruç tutmak için nezreder, sonra o ayda yolculuk yaparsa Ramazan’da olduğu gibi orucunu başka bir zamana erteleyebilir. Yolcu olan kimse oruç niyetini getirir, sonra onu bozmak isterse bozabilir.
Hastalık devam ettiği takdirde gece vaktinde niyet getirmek icap etmez, ama hastalık aralıklı gelirse gece vakti niyetini getirmeli; gündüz vakti hastalık geldiğinde orucunu bozacak ve bunu yaptığı için mesul de olmayacaktır.
Bir kimse gece vakti oruç niyetini getirir ve ani olarak rahatsız olursa, orucunu, bozabilir. Ama mukim iken oruç niyetini getirir ve gündüz sefere çıkarsa orucunu bozamaz o gün.
Bir kimsenin oruç kazası veya neziri bulunup da eda etmeden vefat eder ve vefat ânına kadar devam eden hastalık gibi bir mazeretten dolayı oruç tutamamış ise, kendisine ne fidye düşer, ne de Allah indinde mes'ül sayılır. Fakat eda edebilecek bir durumda olduğu halde, eda etmeden vefat ederse, vasiyyet etmese de terekesinden, halkın yedikleri şeyin cinsinden, her gün için birer müd (avuç) çıkarılacak veya baliğ bir akrabası veya izin almak şartıyla, yabancı bir kimse, yerine oruç tutar. Resûlüllah (S.A.V.) şöyle buyuruyor: "Zimmetinde oruç bulunduğu halde vefat eden kimsenin, velisi, onun yerine oruç tutar." (Buhari, Müslim)
İhtiyarlık ve müzmin bir hastalık gibi bir mazeretten dolayı oruç tutamayan kimseye her gün için birer müd fidye lazım gelir. Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle "oruç tutmaya güç yetiremeyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fiyde vermek lazımdır." (El-Bakara: 184).
Bir denize veya bir kuyuya düşen masum bir canlıyı kurtarmak için orucunu bozan veya emzikli çocuğun sıhhatı için orucunu yiyen kadın, her gün için birer müd fidye vermekle beraber, gününe gün kaza etmesi icab eder.
Üzerinde kaza olan kimse ikinci ramazan gelinceye kadar kaza etmezse, ramazandan sonra kaza etmesi icab ettiği gibi, her gün için birer müd, iki ramazan üzerinden geçerse, her gün için ikişer müd, üç ramazan üzerinden geçerse, her gün için üçer müd fidye vermesi lâzımdır. Böylece üzerinden ne kadar sene geçerse, güne gün kaza etmekle beraber, tehir ettiği sene adedince de fidye vermesi icab eder. Meselâ, kazaya kalmış bir günlük orucun yirmi sene sonra kaza edileceğini farz edersek, kaza sahibi bir gün oruç tutar ve yirmi müd de fidye vermekle mükellef olur ve hakeza bu böyle devam eder.
Ma'zeret ne kadar devam ederse şer'î ruhsat da o kadar devam eder. Bu nedenle mazeretleri yıllar boyu sürenler de olabilir. Örneğin şoförler her daim seferdedirler. Bu gibi kimseler bir sene veya on sene sonra ma'zeretleri zâil olunca oruç tutamadıkları günleri tesbît edip kazâ ederler. Cenab-ı Hakk buyuruyor ki: "Sizden bir kimse hasta veya yolcu olursa oruç tutmadığı günler sayısınca kazâ edecektir." (Bakara suresi: 194).
Allah (c.c.) oruçlarımızı makbul, geçmişlerimizi mağfur, dünya ve ahiretimizi ma’mur eylesin.
(Kaynak: Halil Gönenç, Büyük Şafii İlmihali)