Raif Medetoğlu

Kutsal topraklarda muhteşem bir deneyim

Raif Medetoğlu

Hayatımın en değerli anlarını ve en kıymetli adımlarını şehirlerin anası,kudsi şerifin kardeşi Mekke'i Mükerremede atmanın sevincini bütün iliklerime kadar his ediyorum..

Bundan tam 18 yıl önce diyanet işleri Hac Umre hizmetleri vasıtasıyla Hac vazifemi yapmak için bu mukaddes topraklara gelmek nasip olmuştu.

O gün kendimle başbaşa kaldığımda buraya gelmek isteyen müminlere mihmandarlık yapmayı çok arzulamıştım.
Bu iç sesimin dua hükmüne geçtiğini yıllar sonra anladım.
Şimdi Allah'ın aziz misafirlerine özel bir seyahat acentesi ortak girişimi ile hizmet  etmenin saadetini yaşıyorum.

Değerli kardeşlerim;
Mekke'i Mükerremin sınırları içine girdiğiniz andan itibaren sizi derinden etkileyen manevi bir atmosferin içine girdiğinizi fark ediyorsunuz...

Dünya'da eşi benzeri olmayan vahyin nuruyla aydınlanan ve Allah'ın Kâbe-i Muazzama'yı çok eskiden beri ,her türlü tehlikelerden koruduğu ve kurtardığı ve hiçbir kimsenin ona mâlik olmasına müsade etmediği peygamber şehri olan Mekke çok özel bir şehirdir...

Peygamberimizin ayak izlerinin karıştığı ve onun aziz hatırasının cereyan ettiği bu topraklarda bulunmak, bu havayı teneffüs etmek fevkalâde güzel bir duygudur.

Kâbe'ye 5 km uzaklıkta hira mağarasının bulunduğu cebeli nur vahyin ilk indiği yerdir.

Vahyin zamanlaması o kadar isabetlidir ki, tamda insanlığın ızdırabı arşa yükseldiği ,sıkıntı ve buhranların insanların canını okuduğu bir zamanda ,hira mağarasında yükselen bir ses insanlık için yeni bir ses, yeni bir nefes,yeni bir umut,yeni bir karakter ve kimlik inşaası ile insanlığın hidayet ve saadetine vesile olmuştur.

Asırlar öncesine hayalen bir yolculuk gerçekleştirelim.
Dönemin insanlarının kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüğü hadisesi çok acımasız ve insanın bedenini titreten vahşi bir hadisedir.

İşte böyle bir toplumu kısa sürede medenileştiren bir peygamberin ana yurdunda olmanın saadetini yaşıyoruz.


Zinanın çok aşikar yapıldığı,kadınların kıymetsiz bir meta olarak görüldüğü ,içkinin evlerde varil varil bulundurulduğu,ve aklın  putperestlikle sükut ettiği bir cehalet asrını, günümüz dünyası ile mukayese ettiğimizde çok acı bir gerçekle karşılaştığımızı üzülerek görebiliyoruz.

Bu günün toplumsal nizamına baktığımızda, şehirlerin ahlakına şahitlik ettiğimizde ,cehalet asrı ile aynı düzeyde olduğumuz gerçeğinin üzeri örtünemez.


Daha dün narin bedenlerin nedensiz bir şekilde yok edildiğine hep beraber şahit olmadık mı?

İçkinin alenen tüketildiği, çarşı pazarlarda satışa sunulduğu, zinanın serbest işlendiği ve teşvik edildiği ,hakkın gasp edildiği asgari ücret uygulaması modern köleliğin göstergesi değilde nedir?

Kötülük cephesinin iyilik cephesine galip geldiği bir Dünya'da yaşamak tek kelimeyle bocalayışımızı daha'da derinleştirmektedir.

Hiç kuşkusuz içinde bulunduğumuz ahval, kâinatın efendisini Hz Muhammed (asm) tam manasıyla tanıyamamış ve hakiki şahsiyetini bilememiş onun hayat bahş eden prensiplerine aşk ve şevk ile kucak açmayışımızdan kaynaklanmaktadır.

Dünya'nın manevi sarsıntısı da, sıkıntısı da, anarşi ve huzursuzluk içinde kıvranıyor olması bundan ileri geliyor.

O 'nu (asm) anlamadıkça sevmedikçe Saadetimize vesile olan esasları kendimize rehberi edinmedikçe insanlığın bu sıkıntı, sarsıntı ve buhranlardan kurtulması mümkün değildir.

Velhasıl-ı kelam İnsanlık O'nu (asm) anlamak zorundadır...

Zira Mekke'de dalga dalga büyüyen ve yayılan tevhid inancı, efendimizin rehberliğinde başlayan bu insanlık ve iyilik hareketi hem dünya hem ahiret saadetimize vesile olmuştur.

Hz Adem ile başlayan bu zincirin son halkası ve en mükemmeli olan peygamberimiz bütün peygamberlerin güzel ahlâkını ve âli seciyelerini kendisinde toplayarak "Hatemü-l Enbiya "sıfatıyla bütün peygamberlere reis, onların temsil ettiği tevhid inancına varis ve kendisinden sonra gelen ve onun terbiye ve irşadıyla kemal bulan milyonlarca evliya, asfiya ve sülehaya üstad ve muallim olmuştur.

Onun getirdiği nur ile kâinat birbirine düşman değil kardeş ve dost olmuştur.

İnsanlığı ebedi yok oluştan kurtararak,Hâlık-ı Zülcelâl'in sonsuz saadetler ülkesi olan cennetine davetli aziz birer misafir mertebesine ulaştırmıştır.

Kısaca Âlemlere rahmet olarak gönderilen mümtaz ve müstesna şahsiyet olan efendimiz insanlığın gecesini gündüze, kışını bahara tebdil eylemiştir...

Bu bakımdan onun hatırasını yaşatmak adına 
Mekke ve Medine de bulunan bütün ziyaret edilmesi gereken mekanları hayalen de olsa asırlar öncesine giderek ziyaretlerimizi o mekanlara bizzat giderek ve görerek gerçekleştiriyoruz....

Müthiş bir deneyim, muazzam manevi bir yükseliş için mutlaka ,ama mutlaka bu kutsal topraklarda olmalısınız.

Bu vesileyle dünyanın muhtelif yerlerinde ve Türkiye'de bulunan bütün dostlara selâm ve dua ile ....

Yazarın Diğer Yazıları