YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU ! (1 )
Raif Medetoğlu
Değerli dostlar ;
Yaratan Rabbinin adıyla oku !
Yazı dizisinin birincisini kalpten kalbe bir yol vardır. Sözünün ruhuna uygun bir hizmete vesile olması amacıyla hazırlanmıştır.
Umarım hep birlikte varlık sebebimizi bu vesileyle tekrar idrak etmiş oluruz...
Hira mağarasında yükselen bir ses insanlık için yeni bir nefes,yeni bir vicdan olmak üzere vahyin muhatabı olan peygamberler gerdanlığının incisi efendimiz ve hidayet güneşimiz Hz Muhammed Mustafa (sav )min o mübarek şahsında Rabbimiz tüm insanlık için ilk talimat olan " Yaratan Rabbinin adıyla oku!" İle başlayan kutlu mesajı insanlığa büyük bir ufuk olsun diye,Hira mağarasını çok özel ve güzel bir hikmete vesile kılmıştır.
Bu ayet ile başlayan bir medeniyet inşaa etme süreci buradan yeryüzüne yayılmış ve insanlığın iki cihan saadetine vesile olmuştur.
Hiç kuşkusuz, insanoğlunun doğruyu yanlıştan ayırabilmesini sağlamak için ilahi gaye'ye uygun bir hayatı yeniden anlamlandıran Kur'an ayetleri, İlmin,bilginin ,irfanın , marifetin, ahlâkın, adaletin temel kaynağı olmuştur.
Bu ve daha çok sayabileceğimiz güzel meziyetleri içinde barındıran islam medeniyetinin temeli ,kutsal mekanlardan başlayarak ,Allah'a abd olan insanların avucunda göğe yükselmiştir...
Kur'an'ı Kerim hayatın hulâsasını, insanın niçin dünya'ya geldiğini beyan etmek suretiyle asrın üzerine yemin ederek, zamanın ehemmiyetine vurgu yapmış ve altını çizerek "okumak" için yaratıldığımızı ve bu okumanın da "Yaratan Rabbinin"adıyla olması gerektiğini bildirmiştir...
Unutulmayan bir gerçekte şudur ki;
Kâinat insan için yaratılmış insanda Allah'a kulluk yapması için yaratılmıştır.
Doğrusu ,insanın kendisine sorması gereken o kadar çok soru var ki;
O nedenle Kur'an bir çok yerde insanı düşünmeye teşvik eder.
Hiç akletmezmisiniz !
Hiç düşünmezmisiniz!
Muhatabına mazhar olmuş bir insan ancak,
Gafleti izale etmek için düşünceyi harekete geçirerek, gaflet karanlığından kurtulup Kur'an'ın nurani caddesinden giderek aydınlanmış bir akıl ve kalbe sahip olur.
Nitekim derin bir tefekkürle birlikte cenabı hakkın kâinat üzerindeki tasarrufunu anlamak için yerin ve göğün içindeki eserleri okumak gerek.
Bu bakımdan"Oku ! "emrinin içine aldığı alan son derece geniştir.
Zira insana okumak nimetini ihsan eden Allah büyük bir lütuf sahibidir.
Allah'ın adıyla oku !
Allah'ın adıyla okunabilecek her şeyi oku !
Allah'ın kainat kitabının sahifelerini oku !
Allah'ın ayetlerini oku !
Doğruyu bulmak ve sapıklıktan uzaklaşmak için oku !
İmanını Kemal'e erdirmek için oku !
Rabbine yaklaşmak için oku !
Sebeplere bakarak o sebepleri yaratanı oku !
Eserlere bakarak ilahi müessiri oku !
Sanata bakarak gerçek sanatkârı oku !
Kudret kaleminin bu âlemde çizdiği her satırı oku !
İnsana bilmediğini öğreten Allah'ın adıyla oku!
"Oku" emrini sadece zahiri anlamda bir okuma emri olarak değerlendirmemek gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Haddi zatında kalbin ruhen ve cismen yükselmesi ancak Allah'ın koyduğu nizama uymak ve ilahi kanunların sınırlarını ihlal etmemek suretiyle ona itaat etmekle mümkündür.
Onun rızasını esas maksat yapmak ve onun insanlığa doğru yolu gösteren kitabın hikmetli sahifelerini okumak , düşünmek,anlamak , uyanmak ve uyarmak gerekmez mi ?
Bu derin mana ve işaretleri algılamak için akıl ve kalp bütünlüğü içinde ihsanı ilahi tarafından vücut fabrikasına yerleştirilen akıl nimetinin şükrünü kitabı kebiri kâinatı okumakla, anlamakla ve yaşamakla ifa edebiliriz...
Madem yaratan O,
Yöneten O,
Düşündüren O,
Öğreten O,
Bildiren O,
O halde Allah adına her şeyi okuyabilme kabiliyetimize kelepçe vurmak niye ?
Tek kelimeyle Allah'ın lütfuna mazhar olmak ve kulun kalbinde hakikat nurunun parlamasına vesile olacak okumayı bir büyük eylem ve etkinlik olarak topyekûn millet olarak sahiplenmek gerekmez mi ?
Oku emrine muhatap olan bu milletin içine düştüğü ahval çok acı ve düşündürücü değilmi?
Şeytanın ve nefsin dürtüsüne egemenliğine kendini kaptıran insan büyük bir hüsrandadır...
Kardeşlerim!
Kâinatı bir kitap olarak düşünen akıl ve kalp, kâinat sayfalarını çevirip ondaki hikmetleri ve yaratılıştaki ilahi gaye'yi ,ilahi sırları okuyabilmesi hakkı kabul ve anlamasına kapı açar.
Aynı zamanda okuyup öğrenme ve öğretmenin de ruhî bir muhabbet ve alâka ile gerçekleştiği bilindiği gibi, Diğer bir mâna da, şudur ki ,yaratılışın başlangıcının alâka ve muhabbet olmasıdır.
Öğrenmenin de, öğretmenin de muhabbete bağlı olduğu ihsas ettirilir.
Allah’a inanmanın, O’nu tanımanın ve O’nun rızâsına erişmek için çalışmanın aslı ve esası muhabbettir.
Bütün bu sırları çözmek ve Rabbin sınırsız lütfu keremine erişmek için “okuma”nın gerekliliğine işaret eden bir dinin mensupları olmaktan son derece övünç ile söz etmek büyük bir şereftir...
Unutmayınız ki,
"İnsan derdi kadardır" ...