Prof. Dr. Kaya, olası bir depreme karşı Ağrı’yı uyardı !

Prof. Dr. Kaya, olası bir depreme karşı  Ağrı’yı uyardı !
AİÇÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Kahramanmaraş'ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından Ağrı çevresinde yaşanabilecek bir depreme karşı yapılması gerekenleri Ağrı Hakimiyet Gazetesine değerlendirdi

Ağrı Hakimiyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ramazan Demir’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Kaya, 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin, son yüz yılın en büyük felaketi olduğunu ifade ederek, “Bu depremlerin diğerlerinden en büyük farkı, iki büyük depremin aynı gün içerisinde kısa aralıklarla ard arda meydana gelmiş olmasıdır. Bundan dolayı da buna ‘Asrın Felaketi’ nitelemesi yapılmıştır. Resmi rakamlara göre 50 bini aşan bir can kaybımız var. Türkiye ekonomisi için büyük bir kayıp olan depremle ortaya çıkan maddi kayıp BM'nin tahminlerine göre 100 milyar dolardan fazladır. Bu deprem, gerçekten birçok ülkenin altından kalkamayacağı kadar can ve mal kayıplarına yol açtı. Deprem çok geniş bir alanda yaklaşık olarak 108 bin kilometre karelik bir alanda meydana geldi ve birçok komşu ülkeden de hissedildi. Yaklaşık 13 buçuk milyon nüfusu doğrudan ve tüm ülkemizi dolaylı olarak etkileyen bu deprem felaketi sonucunda gerçekten can ve mal kayıpları çok ciddi boyutlara ulaştı ve toplumda inanılmaz derin yaralar açtı” dedi.

 

‘Fay Hatların En Fazla Olduğu Ülkelerden Birisiyiz’

 

Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında en fazla fay hattının geçtiği ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kaya şöyle devam etti:

 

“Deprem, süresi saniyelerle ifade edilen yer sarsıntıları olarak ifade edilmektedir. Dünyada çok sayıda fay hatları vardır. Bu fay hatlarının en fazla geçtiği yerlerden birisi de ülkemizin de yer aldığı Akdeniz havzasıdır. Türkiye bu bağlamda fay hatlarının en fazla geçtiği ülkelerden biridir. Türkiye fay haritasını incelediğimizde 3 tane aktif fay hattının olduğunu görürüz. Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı. Bu fay hatlarının geçtiği yerlerde tarihsel süreç içerisinde can ve mal kayıplarına yol açan büyük deremler meydana geldi. Tabi fay hatlarının varlığı, ülkemizin oluşumu ve tektonik yapısı ile ilgili bir durumdur. Bu fay hatları üçüncü jeolojik zamanda oluşmuş fay hatlarıdır. Bunların içerisindeki enerji hareket halindedir. Zaman zaman meydana gelen basınç ve sıkıştırmalar sonucunda bu fay hatlarının bulunduğu kısımlarda yer sarsıntıları meydana gelmektedir. Ülkemize baktığımız zaman son 100 yılda yaklaşık olarak, 16 büyük deprem meydana gelmiştir. Bu depremler büyüklükleri 7.0’nin üzerinde olan, can ve mal kaybına neden olan şiddetli depremlerdir. Maalesef son olarak Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli olarak 6 Şubat 2023 günü meydana gelen 7.7 ile 7.6 büyüklüğündeki depremler, son 100 yılın en büyük depremleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu depremler yüzeye çok yakın (yaklaşık olarak 7 km derinlikte) bir derinlikte meydana geldiğinden dolayı çok büyük bir yıkıma yol açtı. Bu depremde aynı zamanda kuzeyden güneye doğru boyutları yer yer değişmekle birlikte yaklaşık 3 metreyi bulan yer kaymalarının meydana geldiği uzmanlar tarafından tespit edildi. Tabi burada şunu görüyoruz. Türkiye bir deprem kuşağı üzerindedir. Biz bu depremde de gördük. Bizim depremden kaçınmamız mümkün değildir. Depremin ne zaman olacağını bugünkü bilimsel verilerde ortaya koyamıyor. Aslında bizim yapacağımız en önemli husus depremin nasıl ve ne zaman olacağını bilmekten ziyade, alacağımız tedbirlerle depremle yaşamayı öğrenmek, bu sayede can ve mal kayıplarını en aza indirgemektir.”

 

“Ağrı ve İlçelerinde Yeniden Ciddi İmar Planlamalarının Yapılması Gerekiyor”

 

Depremlere ve diğer doğal afetlere karşı önlem alınması noktasında hızlı ve planlı bir şekilde kentsel dönüşümün önemini vurgulayan Prof. Dr. Faruk Kaya, Ağrı ve çevresinde yaşanabilecek olası bir depreme karşı alınması gereken önlemlere ve kentin mevcut durumu ile yaşanacak bir depremde göreceği zararın boyutuna ilişkin Gazeteci Demir’in sorduğu soruları şu şekilde cevapladı;

 

Ağrı’daki fay hatları hakkında bilgi verebilir misiniz?

 

Prof. Dr. Kaya: Türkiye deprem haritasına baktığımızda Doğu Anadolu Fay Hattı en yakınımızda olan fay hattıdır. Ağrı, bulunduğu yer itibari ile 1.derece deprem kuşağında değildir. 2. Derece deprem kuşağındadır. Ancak Ağrı’da da geçmiş tarihlerde çeşitli depremlerin meydana geldiği yerler var. Balık Gölü Fay hattı yaklaşık olarak 100 kilometre uzunluğunda bir fay olup 1. derece deprem fayıdır. Hemen yine Doğubayazıt Fayı var ve bu fayda yaklaşık olarak 50 kilometre uzunluğa sahiptir. Tutak fayı da yine 1.derece fay hattıdır ve yaklaşık olarak 50 kilometre uzunluğundadır. Dolayısıyla Ağrı ili her ne kadar birinci derece deprem bölgesi içerisinde olamasa da Balık Gölü Fayı, Tutak Fayı, Doğubayazıt Fayı, Çaldıran Fayı ve Karayazı Fayı Ağrı bölgesini çevrelemiştir. Bu fayların meydana getireceği depremler, ciddi can ve mal kayıplarına yol açabilecek durumdadır. Mesela Balık Gölü Fayı en son 1840’de Ağrı Dağı’nda meydana gelen depreme neden olmuş. O depremde yaklaşık olarak 2 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Ağrı Dağı eteğinde yer alan Ahura köyü başta olmak üzere birçok yerleşme meydana gelen depremden sonra oluşan sel ve heyelan neticesinde yok olmuştur. Dolayısıyla Ağrı il merkezi birinci derecede deprem kuşağı içerisinde yer almamakla birlikte birinci derece fay hatları ile çevrilidir. Geçmişten günümüze doğru baktığımızda Ağrı ve çevresinin doğal afetler bakımında da hareketli bir bölge olduğunu görürüz. Bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu engebeli yeryüzü şekilleri itibariyle afetlere maruz kalma riski yüksek olana Ağrı’da aletsel dönemden günümüze kadar yaklaşık 955 afet (heyelan, sel, deprem vb. gibi) meydana gelmiştir. Bu doğal afetlerin yaklaşık olarak 55 tanesi deprem olarak kayıtlara geçmiştir. Bu dönemde meydana gelen depremler genelde 5.7 ve 6.0 büyüklüğündeki depremlerdir. Genellikle yukarıda belirttiğimiz Doğubayazıt, Balık Gölü ve Tutak Faylarının olduğu bölgede meydana gelmiştir. Ayrıca çevrede bulunan fay hatlarının da etkisinde kalmıştır. Ağrı ilinin bölgede meydana gelen depremlerden en çok etkilendiği deprem 1976’da Muradiye de meydana gelen 7.5 büyüklüğündeki deprem olup bu depremde yaklaşık olarak 3840 kişinin hayatını kaybettiği, 9 (dokuz) bin civarında da konutun hasar gördüğü kayıtlarda yer almaktadır. Tabi sadece il sınırlarımız içerisinde olan fay hatları bizi etkilememektedir. Çaldıran, Muradiye, Karayazı fayları da Ağrı’yı etkileyen faylardır. Dolayısıyla Ağrı ili her zaman deprem tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Biraz önce Türkiye için ifade ettiğim gibi, bizlerinde Ağrı’da da depremle yaşamayı öğrenmemiz lazım.

 

Ağrı merkez ve ilçelerinde yapı durumu nedir? Ağrı depreme hazır mı?

 

Prof. Dr. Kaya: Acı tecrübelerle gördük ki maalesef Türkiye depreme hazır değil. Gerçekten afet olduktan sonra devlet ve millet olarak birçok ülkenin yapamadığı yardımlaşmayı en kısa sürede yapıyoruz. Maraş depreminde de bunu gördük. Devlet ve millet el ele ilk günden itibaren afetle mücadele ettik. Ama bunu mutlaka depremden önce yapmamız lazım. Şu an baktığımızda deprem yönetmeliklerinin yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yönetmelikleri uygulamada sıkıntıların olduğunu görüyoruz. Bu uygulamalarda özellikle yerel yönetimlerin, bunun başında belediyeler geliyor çok daha duyarlı davranmaları gerekiyor. Özellikle imar palanları hazırlanırken, ruhsatlandırmalarda ve denetimlerde belediyelerin bu işi artık çok ciddi bir şekilde siyasi rantın ötesinde, çıkar çatışmalarının üzerinde tutması gerekiyor. Belediyeler burada işini ciddiye aldığı zaman vatandaşın hem malını hem de canını uzun vade de korumuş olacaktır. Vatandaşın da bu konuda bilinçli olması gerekiyor. Gerçekten jeolojik etütleri yapılmış, denetimleri yapılmış, depreme dayanıklı yapılara talipli olmamız lazım. Bu şekilde bilinçli ve belirleyici olunması lazım. Bunu yapmamız gerekiyor. Çünkü depremin ne zaman, nerede, nasıl? olacağı bilinmiyor. Fay hatları her zaman aktif hale gelebilir. Bölgemiz geçmişte de çok şiddetli depremlerin yaşandığı bir bölgedir. Bu anlamda bütün toplumun kesimlerinin desteği ile devletin denetiminde ve gözetiminde ve tabi devletin planlama ve koordinesinde kentsel dönüşümle birlikte bütün eski yapıların hızlı bir şekilde dönüştürülmesi ve yeni yapılarında mutlaka deprem yönetmeliklerine uygun bir şekilde yapılması gerekir. Dolayısıyla kentsel dönüşümün Ağrı’da çok hızlı bir şekilde yapılması lazım. Maalesef Ağrı’daki eski yapılara baktığımız zaman hala derme çatma kargir yapıların varlığını görüyoruz. Yapılaşmada genelde deprem yönetmeliklerine uyulmadığını söyleyebiliriz. Çünkü Ağrı’nın bulunduğu yer, yerleşime çok da uygun bir yer değil. Ağrı kenti, bir ova tabanı üzerine kurulmuş, zemininde sıvılaşma çok da yüksek oranda meydana gelebilir. Bu tür yerlerde konutlar inşa edilmeden önce mutlaka jeolojik etütlerin yapılması büyük önem arz etmektedir. Buna göre de devletin, belediyelerin, denetim mekanizmalarının, milletin bir bütün olarak, bilinçli bir şekilde yeniden kentsel dönüşüme yol vermesi ve bunun içinde özellikle büyük ve yıkıcı depremlere dayanıklı konutların yapılması gerekiyor. Allah korusun Ağrı’nın bu günkü yapısında 7.0 ve üzeri bir depremin meydana gelmesi ile çok ciddi can ve mal kayıpları meydana gelebilir. Özellikle kırsal alanlarda bizim çok ciddi sıkıntılarımız var. En son 2004 yılında meydana gelen depremde Doğubayazıt’ta birçok köyde çok fazla yapının (531 bina ağır hasarlı) hasar gördüğünü söyleyebiliriz. Çünkü yapılar tamamen derme çatma ve kargir yapılardan oluşan depreme dayanıksız binalardan oluşmaktadır. Bu anlamda da Ağrı’da ciddi önlemlerin alınması gerekiyor.

 

Ağrı’da kırsal kesimlerde yapıların durumu nedir ve alınması gereken tedbirler nelerdir?

 

Prof. Dr. Kaya: Şimdi Ağrı’da biliyorsunuz ki kırsal alanlardan kente çok yoğun bir göç olmuş. Kırsalın büyük bir kısmının boşaldığını görüyoruz. Kırsal yerleşmelerin birçoğuna baktığımız zaman yerleşmeye çokta uygun olmayan yerlere kurulduğunu görüyoruz. Mesela heyelan, sel, çığ düşmesi gibi felaketlere yol açabilecek yerlere yerleşim kurulmuş. Bu da yerleşim yerlerinin iyi seçilmediğini gösteriyor. Son dönemlerde modern yapı gereçleri kullanılarak, birçok binanın, ev ve eklentilerinin inşa edildiğini görüyoruz. Yine eski yerleşmelerde var olan taş yapılardan, üzerlerindeki yığma topraktan vb. inşaat şeklinden en kısa sürede vaz geçilmesi ve yeni modern yapılara planlı bir şekilde geçilmesi gerekiyor. Zira kırsalda bunu yapmak biraz daha kolay. Zaten şu anda Ağrı nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 60’a yakını il ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. Geri kalanı kırsal yerleşmelerde yaşıyor. Kırsal yerlerde böyle bir dönüşümü devletin planlaması ve yapması çok daha kolay görünüyor. Toprak ve taş yapıları, modern yapı gereçleri ile birleştirip, deprem yönetmeliklerine uygun bir şekilde yapmak gerekiyor. Tabi ki burada bunu yaparken de yerleşim yerini seçmek çok önemlidir. Mesela MTA son olarak diri fay hatlarını yayınladı. Bizlerde çok rahat girip evimizin, mahallemizin, köyümüzün diri fay hattına göre konumuna çok rahat bakabiliriz. Fay hatlarının üzerinde konutların, yerleşim yerlerinin kesinlikle yapılmaması gerekiyor. Zemin sıvılaşmasının yoğun olduğu yerlerde kesinlikle yerleşim yeri yapılmaması gerekiyor. Örneğin geçmiş tarihi dönemlere baktığımız zaman, yerleşmelerin genellikle dağların etek ve yamaçlarında kurulduğunu görürüz. Çünkü dağlar, yüksek ve tepelik alanlar, yerleşme için daha elverişlidir. Orada yer sarsıntılarının yerleşmeleri etkilemesi çok daha azdır. Ova tabanları ise genellikle dolgu alüvyal malzemelerinden oluştuğu için yerleşme açısından sıkıntılı yerlerdir. Örneğin Ağrı ovasının bulunduğu yer ikinci jeolojik zamanda bir göl yeri iken, daha sonra Murat Nehri ve kollarının taşımış olduğu malzemeler ile dolan alüvyal bir ovaya dönüşmüştür. Dolayısıyla dolgu malzemesi ile dolmuş ve bu gibi yerlerin zemini dağlık alanlara göre deprem için çok daha risklidir. Dolaysıyla riskli zeminlerde yapılaşmadan mutlaka kaçınılması gerekiyor.

 

 

Ağrı’da almamız gereken önlemler nelerdir?

 

Prof. Dr. Kaya: Öncelikle Ağrı’da ciddi bir şekilde imar planlarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Yeni kentleşme alanları belirlenirken mutlaka zemin etütlerinin yapılması gerekiyor. Fay hatlarının geçtiği yerlerden uzak durulması gerekiyor. Alüvyal dolgu malzemelerinin yoğun olduğu yerlerden uzak durulması gerekiyor. Dikey yapılaşmadan ziyade yatay yapılaşma yapılmalıdır. Bu anlamda Ağrı’da yerleşme için uygun araziler oldukça yeterlidir. Yine belediyelerin denetimlerini çok sıklaştırması gerekiyor. Yapıların ruhsatları, müteahhitlik yapan kişilerin yeterlilik belgeleri tekrar gözden geçirilmeli ve daha kontrollü bir şekilde verilmeli ve hatta her isteyen bina yapamamalı. Kullanılan yapı malzemelerinin deprem yönetmeliklerine uygun olup olmadığı denetlenmelidir. Bu konuda özellikle belediyeler ve çevre ve şehircilik il müdürlükleri bütüncül bir yaklaşımla birlikte çalışarak planlamalar yapmalı, kentlerin ve kırsal yerleşmelerin yapılaşmasını sağlamalı. Örneğin Doğubayazıt için eski Doğubayazıt’ın bulunduğu yerin özellikle deprem riski açısından, yerleşime daha elverişli olduğu söylenebilir. Yeni Doğubayazıt’a baktığımız zaman deprem, sel, heyelan gibi afetler açısından daha riskli bir alanda yer almaktadır. Dolayısıyla Ağrı ve bütün ilçe merkezleri de dâhil olmak üzere yeniden ciddi imar planlamalarının yapılması ve deprem yönetmeliğine uygun konutların mutlaka arttırılması, dikeyden ziyade yatay yapılaşmaya önem verilmesi gerekiyor. Tabi burada şunu unutmayalım ki, devleti çalıştıran vatandaşın kendisidir. Bilinçli bir toplum oluşturmamız gerekiyor. Yani gerçekten ev almaya, bina almaya gittiğimiz zaman mutlaka sormamız gerekiyor. Fay hatları nereden geçiyor? Jeolojik etüdü yapılmış mı? Kullanılan malzeme gerçekten deprem yönetmeliğine uygun mu, değil mi? gibi sorgulayıcı sorular sormalıyız. Fiyatlar diğer konutlara göre biraz yüksek olsa bile bunları tercih etmeliyiz. Böyle olduğu zaman yapılaşma daha kolay bir şekilde olur ve hem devletin elini güçlendirmiş oluruz hem de özelde kendi can ve mal güvenliğimiz için üzerimize düşeni yapmış oluruz. Çünkü bu depremler de de gördük ki, birçok müteahhit yaptıkları binalarda çoluk çocukları ile yıkıntıların altında kaldılar. Buda gerçekten çok büyük bir acı.

whatsapp-image-2023-04-05-at-13-11-03-1.jpegwhatsapp-image-2023-04-05-at-13-11-03-3.jpegwhatsapp-image-2023-04-05-at-13-11-03-4.jpeg

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.