Kan Kaybından Ölmek mi Yoksa İtibar Kaybından Kahrolmak mı?
İlk başta alakasız kavramlar gibi görünebilir haklısınız fakat konunun içine girdiğimizde hak vereceğinizi düşünüyorum...
Kan, kemik ve etten meydana gelen insan organizmasının aşırı kan kaybından ölüm denilen durumla karşılaşması zaten kaçınılmaz bir gerçekliktir fakat bir insan, kan kaybından sadece biyolojik bir şekilde ölebilir diğer taraftan itibar kaybından ise eğer ki utanacak yüzü varsa ölebilir veya ölmeli..
Hani bir söz var ya toplumda ‘Biz namusumuz ve şerefimiz için yaşıyoruz’ diye... Evet, insanoğlu gerçekten kendi namusu, şerefi, ailesi ve haysiyeti için yaşam denilen mücadeleyi ömrünün son sahnesine kadar sürdürmelidir fakat bazı insanlar vardır ki omurgasız olmanın vücut bulmuş halidir adeta. Yani karşısına geçip ağız dolusu yüzüne tükürmek istersiniz ama nafile.. Çünkü her ne yaparsanız yapın utanma duygusunu yitirdiği için bana mısın demeyecektir.
İnsanoğlu hem fiziki hem de manevi değerler açısından en güzel şekilde yaratılmıştır fakat gelin görün ki doğup büyümeye başladığı andan itibaren, özellikle iyilik ve kötülük kavramlarını tam manasıyla ayırt etmeye başladığı saniyeden itibaren akli melaikelerini iyilikten çok kötülük uğrunda çalıştırmayı sever.
İnsanı insan yapan temel hususların başında akıl geliyor yani insanoğlunu hayvanlardan ayıran en önemli özellik akıl sahibi olması ile bu aklını kullanmasından geliyor. O nedenle ünlü filozof Aristoteles “İnsan düşünen bir hayvandır” demiştir. Yani bu bir hakaret değildir, bu gerçekliğin ta kendisidir. Bu nedenle aklını kullanmayı bilen kişi toplum ile çok iyi bir şekilde geçinip gider fakat akıl denilen kavramdan ya uzakta kalanlar ya da sahibi oldukları halde bunu kullanmayı beceremeyenler ise daha çok problemler silsilesi ile baş başa kalmak zorunda kalır.
Yazımın başında anlatmış olduğum gibi bir insanın aşırı derecede kan kaybından hayatını kaybetmesinin kendisine çıkaracağı fatura en çok ölmek olabilir fakat bazı ölümler vardır ki insana en büyük şereftir.
Diğer taraftan baktığımızda dünyevi menfaatler doğrultusunda hareket eden kişilerin kendilerini rezil edercesine sergiledikleri hal ve davranışlar kendilerinin esasında hayvan denilen yaratıklardan dahi çok daha kötü ve çok daha alçak bir duruma düşmelerine sebep olabiliyor ki hayvanların tamamını aşağılamamak gerekiyor etinden ve sütünden faydalandığımız binlerce hayvan türü var.
Menfaatini Düşünmek Akıllı Olmanın Sonucudur
Bir kişi eğer gerçekten aklını kullanabiliyorsa o zaman kişisel menfaatlerinin neler olduğunun farkına varacaktır ve bu menfaatler doğrultusunda hareket etmesi de son derece doğaldır. Fakat sadece kişisel menfaatlerini aklının dahi önüne geçiren kişiler ise bedbaht olmaktan öteye geçemezler.
Yaşadığımız dönemde bazı zaman dilimleri vardır ki insanların adeta kaç paralık olduklarının net bir şekilde ortaya çıkmasını sağlıyor. Örneğin makam ve mevki sahibi olmak isteyen kişilerin seçim zamanlarında aday olmalarıyla birlikte etraflarında toplanan leş kargalarının (menfaatperez kişilerin) kişisel menfaatlerini nasıl elde etmeyi beceremedikleri ve bunu yüzlerine gözlerine nasıl bulaştırdıkları anlara şahitlik ediyoruz.
Kişilere iftira atmanın hem manevi değerler açısından günahı çoktur hem de hukuki açısından cezai yaptırımları vardır. Bu nedenle hiç kimseye iftira atmadan gerçek yorumları yapmanın önemi son derece büyüktür. O nedenle bazı insanların hemen her defasında yapılan ikazlara aldırış etmeden başlarına buyruk bir şekilde hareket etmeleri ile sonrasında pişman olmaları gerekirken zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışmaları ise tam manasıyla kepazeliktir.
İnsanoğlunu bozan en büyük faktörlerin başında ne yazık ki para gelmektedir. Hani var ya satılık insan ya da satılık olmayan insan gibi..
Evet evet bir eşyadan bahsetmiyorum ya da fiyatı olan etiket ürününden de bahsetmiyorum. Yazımın başında belirttiğim gibi en şerefli bir şekilde yaratılan insandan bahsediyorum ve her insanın mutlaka bir fiyatının olduğu düşüncesindeyim.
Yani bir insanın aklının çeldirilmesine sebep olabilecek en büyük obje paradır. Çünkü bir insanın hal ve hareketlerinin değişmesine sebep olabilen en büyük güç paradır. Parayı taşın üzerine bıraksan taş erir misali...
Parayı bir kişinin gözüne soktuktan sonra ona istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz maalesef.
(Paraya tapmayan çok az insan kaldı dünyada onları tenzih ediyorum)
İftira
Az önce de söylediğim gibi bir kişiye ya da bir kuruma iftira atmanın dini hükümler açısından çok büyük günahları olabileceği gibi hukuki açıdan da çok büyük cezaları olabilmektedir. Bu nedenle iftira ile hakaret kesinlikle düzgün insanların uzak durmaları gereken hallerdir. Fakat günümüzde baktığımızda insanlar bilip bilmeden konuşuyorlar ve sanki canlı şahitleriymiş gibi çok büyük yeminler ederek kesin konuşuyorlar ve hakaret ile iftira derecesine varacak kelimeleri diğer insanlar için sarf edebiliyorlar.
Toplumda bir kişinin adı kötü çıkabilir fakat önemli olan kişinin gerçekten adının çıkmasına sebep olacak o durumu yaşayıp yaşamadığıdır. Yani insanın kendi gözleriyle görmediği bir şeyi sadece kulaktan duyma bilgilerle kesin ve net bir şekilde olmuştur şeklinde hükme varması hakaret ya da iftira derecesine ulaşabiliyor.
Bu nedenle insanların bir başka kişi hakkında yalan yanlış yorum yapmadan önce kesinlikle ‘gözlerimle gördüm öyleydi’ diye hükme varması gerekiyor. yoksa sağdan soldan duyulan bilgileri alıp sanki gerçekten öyleymiş gibi kanıya varmak aldanmaktır.
Toplum psikolojisinin gitgide bozulduğu çağımızda insanların saf ve temiz duyguları ile yaşamlarını sürdürmeleri artık çok zorlaştı. Bu nedenle insanların gerçek bilgiye ulaştıktan sonra yorum yapmaları çok daha doğru olacaktır. Özellikle de “Falanca kişi hakkında şöyle bir şey duydum vay be demek ki falanca kişi bu kadar alçak, bu kadar düşük karakterli birisiymiş” şeklinde hüküm kurmak hem Müslümana hem de dürüst insanlara yakışmayan bir durumdur. Bu nedenle hiç kimseye iftira atmadan herhangi bir konu hakkında gerçek bilgilerle konuşmak çok daha mühimdir.
Tamam kişiye iftira atılmamalı kabul.. Tamam kişinin toplumsal itibarının zedelenmemesi amacıyla hakarete varılacak derecede yalan yanlış düşüncelerin beslenilmemesi gerekiyor fakat kişinin de biraz insan olması gerekiyor. Yani her zaman kendini belli eden, her zaman farklı problemlerle toplumun karşısına çıkan kişinin yüzüne gerçekten ağız dolusu tükürmek gerekir. Çünkü belki o zaman kendisi için yer yarılır da altına girer.
İnsanların toplum içerisinde sırf İyi olmak için ya da sırf iyi gibi görünmek için koyun muamelesi ile karşılaşmayı dahi kabullenmemesi gerekiyor.
Bazen bazı kavgaların çıkması gerekiyor, bazen bazı kalplerin kırılması gerekiyor, bazen çok büyük kavgaların dahi yaşanması gerekiyor ki ak ile karanın kesin ve net bir şekilde sınırlarının çizilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bazen çok iyi bir şekilde davranmaya çalışırsınız fakat karşı taraftan bakıldığınız zaman sadece enayi şeklinde muamele ile karşılaşırsınız.
Toplum psikolojisini anlamak çok zor değildir aslında çeşitli sebeplerden kaynaklı bir şekilde insanların karşılaştıkları zorluklarla mücadele edebilmek için bukalemun gibi ya renk değiştirmeleri omurgasız ve çizgisiz olduklarının bir göstergesi olmayabiliyor. Bazen insanlar yukarıda da belirtmiş olduğum gibi akli melaikelerini kullanıp kişisel menfaatlerinin kendilerine sergilemiş olduğu kazanımlardan faydalanmak amacıyla düşünce çeşitliliği yaşayabilir fakat bu düşünce çeşitliliğinin hiçbir zaman aklın önüne geçmemesi gerekiyor. Ölçü tam olarak budur yani terazide tam olarak bu olmalı. İnsanın aklının her zaman duygularının önüne geçmesi gerekiyor, duygular aklın önüne geçtiği zaman o zaman insan saçma sapan davranışlara bürünür ve toplumda itibarsız bir kişi olmaya doğru 4 nala koşmaya başlar..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.